Gece geç yatmış olmamıza rağmen sabahın erken saatlerinde kalkarak balkonda kahvaltı yaptık.
Urimbaba kompüter başında son kontrollerini yapıyor.
”Kuz” ve “Turna” yola çıkmaya hazır. Bisikletlerimizin bize uçma hissi veriyor olmasından olsa gerek Urimbaba ve ben bisikletlerimize kuş ismi vermişiz.
Göztepe iskelesinin dolaylarında ilk prodüksiyonu yaptık.
Konak meydanında ikinci prodüksiyonu yapalım istedik ama memleket insanımız fotoğraf çekme hususundaki beceriksizliğini bir kez daha kanıtladı. Tam olmadı ama olsun. (fotoğrafın aslı bu değil, düzenleme yaptım.) o kadarda zor değil aslında, aynı karenin içine bisikletlerle birlikte iki kişiyi birde saat kulesini sığdıracaksın. Parke taşlarını çekmene gerek yoktu. Ulu manitu Sen bizi ellere muhtaç etme.
Urimbaba ile birlikte dün gece kullandığım güzergâhın kez ters istikametinde Alsancak istasyonuna gittik
İzban’da Başka bir beceriksiz bir kaç denemeden sonra çekebildiği en güzel kare. (Urimbaba’nın kafasının olmadığı bir versiyonu bile var.)
Adnan Menderes Hava Alanına gelmeden birkaç önceki istasyonda inerek turnike merdiven vs. ile uğraşmadan Urimbaba’nın bildiği çıkıştan zahmetsizce çıkarak yola devam ettik.
Yaklaşık 10-15 dakika sonra İzmir tabelası arkamızdan el salladı.
Bir süre sonra arkadan benim tanımadığım bir bisikletli yanımdan geçerek Urimbaba’nın yanında yavaşlayarak sohbet muhabbet yola devam ettiler. Gürültü yüzünden ne konuşulduğu hakkında bir fikrim yoktu.
Bu kişi meğer Selahattin ağabeyin oğlu Emre’ymiş. Hem yolda gürültüden muhabbet edilemediğinden hem de biraz dinlenmek için yol üstünde bir kahvehanede mola verdik.
Torbalı’ya kadar üçümüz beraber yola devam ettik. Biz Urimbaba ile birlikte Bayındır’a saparken Emre Selahattin ağabeyi ziyaret etmek üzere düz giderek Kuşadası’na doğru devam etti.
Her ne kadar bu güzergâhtan gitmeye birlikte karar vermiş olsak ta, benim tercih edeceğim rota Pamukyazı’dan Tire’ye doğru gitmek olurdu. Sanki Bayındır üstünden giderek yolu biraz uzatıyormuşuz hissine kapıldım. Ama Urimbaba’nın hem bir bildiği vardır, hem de büyüğümdür diyerek onun tercihlerine hürmet ederek ısrarcı olmadım.
Torbalı’dan Bayındır istikametinde yaklaşık iki saat pedal bastıktan sonra Taşkesik köy kahvesinde yemek molası verdik.
Urimbaba için bugün turun ilk günü olduğundan ve kıytırık sebebiyle rampa çıkışlarında çoğu zaman geride kalıyordu. Fakat bunun aksine inişlerde de başını alıp önden gidiyordu. Dönüşümlü olarak birbirimizi bekleyerek yola devam ettik. ben 4-5 gündür yollarda olduğumdan ve yüküm daha az olduğundan. Düz yolda hızımı Urimbaba’ya göre ayarlıyordum.
Saat 16:00 gibi Bayındır’a geldik
Şehir içinde biraz dinlenip çay içebileceğimiz bir yer ararken Bayındır Gençlik ve Spor Müdürü Sn. Erdal İnce pek çok yerde olduğu gibi bizi ecnebi turist sanarak “Welcome,” diyerek karşıladı. Sonra bizi çay ve soda içmeye davet etti. Böylesine nazik bir teklifi nasıl reddedebilirdik.
Bugün ilk gün olduğu için ağırdan alıyoruz bir mola daha patlatıyoruz. Hem acele etmenin kime ne faydası var “Acele ile sadece sinek tutulur.”
18:30 civarı Tire’ye geldik. Alışveriş yaparak Urimbaba’nın daha evvel kamp yaptıkları Kaplan köye doğru intikal ettik.
Fakat bizi bir sürpriz bekliyordu. 🙂
Urimbaba ve İrfan ağabeyin henüz havalar ısınmadan yaptıkları turda Kaplan köy civarında kamp yaptıkları alana geldiğimizde havalar ısındığı için sezon açılmış olduğundan olsa gerek panayır yeri gibiydi. Biz burada ne çadır kurabilirdik, kursak bile uyuyabilirdik.
Urimbaba ve İrfan ağabeyin henüz havalar ısınmadan yaptıkları turda Kaplan köy civarında kamp yaptıkları alana geldiğimizde havalar ısındığı için sezon açılmış olduğundan olsa gerek panayır yeri gibiydi. Biz burada ne çadır kurabilirdik, kursak bile uyuyabilirdik.
Mecburen şehir içinde geçerken fark ettiğimiz “Burası güzel kamp alanı olurmuş” dediğimiz Fatih Sultan Mehmet parkına giderek geceyi burada geçirmeye karar verdik. Parkta ihtiyaç duyacağımız tuvalet ve su mevcut.
Hatta su fazlasıyla vardı. Çadırımı öyle bir yere kurmuşum ki gece sulama yaptıkları zaman su çadırın üst havalandırma alanından çadırın içine giriyordu. Gecenin bir yarısı mecburen çadırın yerini değiştirmek zorunda kaldım.
Hatta su fazlasıyla vardı. Çadırımı öyle bir yere kurmuşum ki gece sulama yaptıkları zaman su çadırın üst havalandırma alanından çadırın içine giriyordu. Gecenin bir yarısı mecburen çadırın yerini değiştirmek zorunda kaldım.
[advanced_iframe src=”https://tr.wikiloc.com/wikiloc/spatialArtifacts.do?event=view&id=10059574&measures=on&title=on&near=off&images=on&maptype=H” width=”100%” height=”650″]