Sabah erken saatlerde 07.00 gibi herkes uyanıyor. Hep beraber yapılan kahvaltının ve hazırlıkların ardından kamp alanı bir buçuk saat içinde boşalıyor.
İlk çağlardan beri pek çok farklı sanat ve kültür merkezini, medeniyeti barındırmış Kuşadası körfezinin girintili çıkıntılı sahil şeridi boyunca ilerleyen yolda kıvrıla, kıvrıla bazen de ine çıka ilerliyoruz
Her tarafı kültür ve tarih kokan bu coğrafyada kim bilir neler yaşanmıştır ne aşklar, ne savaşlar. Ama bu doğa ve tarih birikimi kimin umurunda. Varsa yoksa para, daha çok para, daha, daha çok para… Kimsenin para kazanmasına diyecek bir şeyim yok benim lafım hukuku hiçe sayarak güzelim koyları ormanları, sit alanlarını katledilerek kazanılan paraya.
Bu amaca hizmet eden birçok yapıyı pek çok koyda görmek mümkün, Doğayı ve tarihi hiçe sayarcasına dikilen beton yığınları; her şey dahil turlar ile tatili yiyip içip yatmaktan ibaret sanan tarih, doğa kültüründen bihaber yeni müşterilerini bekliyorlar. Elbette bende bir kültür abidesi olmayabilirim ama ufak tefek hassasiyetlerim vardır.
Her neyse biz vazife icabı yavaş ilerlememizden dolayı yer yer gözden kaçmış koyların bulunduğu doyumsuz manzaranın tadını çıkartarak Ahmetli’ye geldik.
Bizden çok önce gelenlerin molayı tamamlayıp devam etmelerinin ardından bir süre daha oyalanarak yolumuza devam ettik.
Şu an içinde bulunduğumuz topraklar 1. ve 3.derece sit alanı statüsünde. Sağımızdan yaklaşık birkaç km ileride “Klaros bilicilik merkez”i hemen sağımızda “Nation antik kenti” kalıntılarını görmek mümkün.
Sit alanı demişken görüldüğü üzere ne güzelde SİTiyorlar.
Çivi dahi çakılmasının yasak olduğu söylenen bu alanda çakılmayan çivileri, ahşap bungalov tipi evlerin yapılacağı söylenen yerde söylendiği gibi ahşap bungalov tipi evlerin inşaatlarını net bir şekilde görebiliyoruz.
O kadar lafını ettik gerçek anlamda Sit alanı nedir?
Sit alanı, tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanlardır.
Peki, korunması gereken bu yerleri “Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü” ne yapıyor dersiniz mesela bu koyun doğal bitki örtüsüne ne olacağı umursamadan 29 yıllığına özel bir şirkete kiralıyor.
Aman ne koruma! bir şarkı ile bağlayayım
“Bu kafayla bir baltaya sap olamayız ama gün gelir o sapın ucuna oluruz kazma.”
Verdiğimiz küçük bir kahve molasının ardından Kuşadası körfezi manzaralı yolculuğumuza kaldığımız yerden devam ettik.
Sürüş keyfimiz küçük menderes nehri kıyısına geldiğimizde kirlilik nedeniyle önemli oranda düşse de yolumuza devam ettik.
Menderes ovasındaki dümdüz yolda Urimbaba ve Mete ağabeyi arkada bırakarak tempolu bir şekilde yola devam ettim.
Pilav dağıtılacak olan kapalı spor salonunun tam olarak nerede olduğunu bilmediğimden birkaç yanlış yol denemesinin ardından doğru yolu bularak kazanın dibinde kalan son pirinç taneleri ile sebeplenebildim.
Yemeğin ardından arkada kalanları toparlayarak Efes antik kentinegelerek bisikletlerimizi uygun bir yere bıraktık.
Efes antik kentine giriş için ABAK ücretsiz bilet imkanını sunsa da halihazırda süresi dolmamış bir müze kart sahibi oldum için müze kart kullanarak sıkıntısız bir şekilde içeri girdim.
Efes Antik kentini gezerek bol miktarda fotoğraf çektik.
Efes antik kenti gezisinin ardından toplu bir şekilde dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis tapınağı kalıntılarının olduğu alana gittik. Burada bir süre vakit geçirdikten sonra Selçuk şehir merkezine doğru intikal ettik.
Şehir merkezinde zamandan kazanman için farklı gruplara ayrıldık. Kimimiz şehir turu, kimimiz otobüs ile Meryem ana evine gitti. Ben,Urimbaba ve Şafak ağabey ile birlikte en son 2012 yılında yaptığım ziyaretten beri tadilatta olmasından dolayı gezemediğim Selçuk müzesini ziyaret ettim. Yeni halini de pek beğendim.
Müze gezisinin ardından Meryem ana evini ziyaret edip dönenler ile yer değiştirerek otobüs ile Meryem ana evine doğru hareket ettik.
Burası da adı geçen ev. Hıristiyanlar tarafından önemli bir nokta olmakla beraber pek çok dini yapıda olduğu gibi benim için estetik güzellikleri haricinde bir anlam ifade etmiyor. Yıllardır Selçuk’a bisikletle gelir giderim ama ilk defa buraya geliyorum. Daha önce gelmemekle bir şey kaybetmediğim kanaatindeyim. Hatta iyi ki de gelmemişim bisikletle çıkılacak rampaya değmezmiş.
Gelmişken yarın başlayacağımız Toprağın geldiği yere yolculuk bisiklet turu için iyi dileklerimizi dileyerek mum diktik.
Sözde şeytana atılacak olan hiçbir maliyeti olmayan taşları ücret karşılığı satan Arapların olduğu bir dünyada belli bir maliyeti olan bu mumlar nasıl bedava oluyor acaba. Arabistan’da olsa kim bilir kaç dolar olurlardı. Hep bunlar Siyonist oyunları Bla bla bla…
Selçuk’a geri döndüğümüzde pek çok arkadaşımızla vedalaşamadan gitmişlerdi. 🙁
Akşam yemeği ve sabah kahvaltısı için alışveriş yaparak kalanlar ile birlikte gece kamp kuracağımız Pamucak’a doğru devam ettik.