“Eğer Çanakkale’den İzmir’e doğru ilerliyorsanız ve Küçükkuyu’yu geçmeyi başarmışsanız yolu yüzde 60 oranında tamamladınız sayılır.”
Sabah son derece dinlenmiş bir şekilde uyandım.
Bir güzel kahvaltı yaptıktan sonra hazırlanmaya başladım. Bugün kat edeceğim oldukça uzun bir yolum var. Ama can sıkmaya gerek yok, yolun düz olup neredeyse hiç rampanın olmaması işimi kolaylaştırıyor. Hem zaten İzmir’e kadar pedal basmayacağım. Planım, gün sonuna kadar Aliağa’ya kadar olan mesafeyi iki mola vererek yaklaşık 50 km olan üç eşit parçaya bölmek.
Yola çıkmam saat 10:00 u buldu. Bugün hiç acele etmiyorum Aliağa’ya erken gitmenin bana bir faydası yok çünkü erken gitsem bile bisikletim ile izban’ı kullanmak için mecburen saatin 20:00 olmasını beklemek zorundayım.
Yaklaşık yarım saat sonra Akçay’a gelerek şehrin ara sokaklarından Burhaniye Ören’e doğru yöneldim.
Hiç unutmam 2012 yılında Antalya’dan geri dönerken burada sıcaktan ve nemden nefes almakta zorlanmıştım.
Uzun zamandır tırmanma planları yaptığım Kaz dağlarını ardımda bırakarak körfezde kestirme yoldan Ören’e doğru ilerledim. Gökyüzü Masmavi, mevsim mayıs olduğu için her yer yemyeşil. En sevdiğim renklerin uyumu bir göz alıcı.
Bu yoldan daha önce defalarca geçtiğim için biliyorum. Ama bilmeyenler için her yolağzında yönlendirme tabelaları kurtarıcı gibi yetişiyor.
Kuvvacıların memleketi ışık sahili Burhaniye’yi ardımda bıraktım.
Planladığım üzere 12:30 gibi ilk molamı vereceğim Gömeç’e geldim. Yemek, alışveriş derken ortalama bir saat kadar dinlendikten sonra yoluma devam ettim.
Hazır rüzgârı arkama almışken hiç oyalanmadan seri bir şekilde Ayvalıkve Altınova’yı geçtim. Çünkü her körfezde rüzgarın yönü değişebiliyordu.
Bu arada Küçük bir soda molası vermeyi ihmal etmedim, Hava son derece sıcak.
Saatler 15:30 u gösterirken Marda çayını geçerek Balıkesir ilini ardımda bırakarak İzmir’ il sınırına girdim.
Kestirme olur düşüncesiyle Dikili ve Çandarlı üzerinden yola devam etme düşüncesi geçmişte yapılan ve bir daha tekerrür etmeyecek bir hataydı. Bu sebeple anayoldan ayrılmadan Bergama istikametine devam ettim.
Daha önceden planladığım gibi mola vermek için Bergama’ya 5-10 km kala Trafik bölge müdürlüğüne geldim. Burada mola vermeyi planlamamın ana sebebi yol kenarında hemen karşıda çeşme ve masa sandalyenin olduğunu bilmem olsa da maalesef masa sandalyeyi kaldırmışlar mecburen yeryüzü sofrası kurdum. Bu benim için sıkıntı değildi. “Bir turun ana ilkelerinden biri evdeki konfor ve güven ortamından uzak kalabilmeyi becerebilmektir.”
Daha önceden bu civarda Dikili ve Çandarlı üzerinden giderek kestirme yol arayışlarının acı bir tecrübesini yaşadığım için “Uzun olsun temiz olsun.” diyerek anayoldan ayrılmamayı prensip edinmiştim. Fakat mola esnasında Urimbaba’nın tecrübelerine güvenerek tarif ettiği gibi mola verdiğim yerden 100 metre ileriden sağa saparak anayoldan ayrıldım.
Aşağı kırıklar ve Yenikent’i geçerek tekrar anayola girerek İzmir’e doğru yoluma devam ettim.
Çandarlı sapağına 1 km kala yol kenarında can çekişen zavallı köpeği pek çok sürücünün aksine görmemezlikten gelemedim. Olayın geniş açıklamasını zaten daha önce uzun bir şekilde yazmıştım. Hava kararmaya başladığından karşıdaki benzinlikten trafik babalarını alarak uyarı niteliğinde yol kenarına yerleştirerek mecburen yola devam ettim.
Ben Çaltılıdere’ye geldiğimde Çandarlı körfezinde gün yavaşça biterken güneş ufuk çizgisinde türlü ışık oyunları ile batarken benimde ışık tertibatını hazırlama zamanım gelmişti.
Saat 21:00 civarı Aliağa’ya geldim. Yanımda nakit para kalmadığı için Şehir merkezinde bankadan bir miktar para çekerek. Aliağa istasyonunagittim. İyi ki gidip para çekmişim. İstasyonda bilet, jeton ya da kentkart almak için bir gişe yoktu, kredi kartı geçsin.
Arkadaştan rica ettim ücreti karşılığında geçiş için benim içinde kart bastı. Bir süre tren bekledikten sonra beraber yolculuğumuza devam ettik bu arada da sohbet ettik.
Alsancak istasyonuna geldiğimde saat 23:00 olmuştu. Dile kolay ben sırası ile Edremit, Dikili ve Çandarlı körfezlerini boydan boya kat ederekİzmir körfezine gelmiştim. Pehh! Bazen kendimden korkuyorum. Yanlış ellerde çok tehlikeli bir silah olabilirim. 🙂
İzmir’e gelmiştim ama Urimbaba ile buluşmak üzere Göztepe iskelesinekadar yaklaşık 10-15 km yolum daha vardı. Kordonda ilerleyerek buluşma yerine geldim bir süre sonra Urimbaba’da geldi beraber eve gittik. Yol boyunca üzerimde biriktirdiğim kiri pası kanalizasyon şebekesiyle İzmir körfezine gönderdikten sonra yatıp uyumaya sıra geldiğinde saat 01:00 i geçmişti. Yattım uyudum. Bitti.
[advanced_iframe src=”https://tr.wikiloc.com/wikiloc/spatialArtifacts.do?event=view&id=10054841&measures=on&title=on&near=off&images=on&maptype=H” width=”100%” height=”650″]