sabah erkenden tüm hazırlıklarımı tamamladım ve yola çıkmaya hazırım.
Konya‘dan çıkıyorum ve önümde uzun ve sıkıcı bir yol var.
Yol gerçekten çok sıkıcı neyse ki arada sırada lastik patladı da yolculuğum monotonluktan çıkıyor.
Tur’un başından sonuna kadar olan sürede yaşsadığım pişmanlıkların birincisi olan sapaktayım. keşke buraya kadar gelmişken Çumra‘ya doğru gidip Çatalhöyük’ü de görseydim. o an aklımdan geçen burası Konya, her zaman gelebileceğim yer. daha sonra nasılsa yine gelirim, Çatalhöyük’te buraya gelmek için bir bahane olsun şeklindeydi.
insan bir yerden sonra isyan ediyor. şimdi insanların çölde hayaller görüp, delirmelerine hak veriyorum. git,git…git dümdüz Yeter, ulan yeter!!!!!
uzaklarda da olsa dağları görmek bu dümdüz ovada yüreğime bir nebze su serpiyor.
Etrafta çatıları oldukça ilginç binalar var. benim gördüğüm kadarıyla her yerde görüleceği gibi sap ve samandan fakat bu malzemenin üzerine çimento gibi bir malzeme serpilmiş.
saat 18:00 civarı nihayet Karapınar‘a gelmeyi başardım.
Karapınar‘da alışveriş yaptıktan sonra Meke gölü’ne doğru yoluma devam ettim.
Meke gölü uluslararası ramsar sulak alanları koruma sözleşmesi kapsamında olmasına rağmen gördüğüm kadarıyla tıpkı burdur gölü gibi pek iyi korunamamış.
Ben meke gölünü görmeye gelmiştim ama Meke çölü ile karşılaştım.
her neyse yola çıkmadan önce internette araştırma yaparken burada olmayı hayal etmiştim ve buradayım. önemli olan bu.
hava kararmadan önce kampımı kurdum ve günü sonlandırdım.
[advanced_iframe src=”https://tr.wikiloc.com/wikiloc/spatialArtifacts.do?event=view&id=5706641&measures=on&title=on&near=off&images=on&maptype=H” width=”100%” height=”650″]