Birçok bisiklet meraklısı için “bisiklet sezonu” denildiğinde akla genellikle sıcak yaz ayları gelir. Hatta, geçtiğimiz günlerde bir podcast’te “bisiklet sezonu Mayıs’ta başlar” denildiğinde hafifçe gülümsedim. Bu sezon vurgusu, toplumsal algıya ve özellikle şehirli, hafta sonu bisikletçisinin ritmine hitap eden bir söylem gibi görünüyor. Yani, bisikleti bir etkinlik olarak gören, hafta sonları dışarı çıkıp tura çıkmayı alışkanlık haline getirenlerin dünyasında anlam buluyor. Bir nevi AVM’lerdeki “indirim sezonu” gibi, herkesin beklediği bir dönem başlıyor gibi.
Aynı kişilerin bir yandan “bisiklet sezonu başladı” gibi cümleler kurarken, diğer yandan “bisiklet karne hediyesi değildir” diye kampanya yapması da ayrı bir ironi. Çünkü biri, bisikleti yılın belli bir dönemine sıkıştırarak mevsimlik bir hobiye indirgerken; diğeri, bisikletin bir hak, bir özgürlük aracı olduğunu savunuyor. Oysa bu iki yaklaşım birbirini neredeyse çürütüyor. Eğer bisiklet bir mevsimlik eğlence değilse, sezonu nasıl olur? Eğer bir ihtiyaçsa, yılın 12 ayı geçerli değil midir?
Ancak bu “bisiklet sezonu” fikri, benim gibi yılın 12 ayı boyunca doğayla ve coğrafyayla iç içe, her mevsim bisikletle yol alan birini pek tatmin etmiyor. Benim bakış açımdan bu söylem oldukça yüzeysel ve hatta biraz da sığ kalıyor. Çünkü bisikletin mevsimi, hava sıcaklıklarıyla değil, kişinin ruh haliyle, içindeki keşif duygusunun canlılığıyla ve yola çıkmaya değer bir nedenin oluşuyla ilgilidir.
Mevsim, Sadece Hava Durumu ile İlgili Değildir
Bence bisikletin gerçek mevsimi, ruh halinin yön verdiği bir zaman dilimidir. Hava sıcaklıkları elbette yolculuğumuzu etkileyebilir, ancak önemli olan, bu yolculuğa çıkmaya istekli olup olmadığınızdır. Kimi zaman sadece kafamızın rahat olması, yeni bir yeri keşfetmeye duyduğumuz arzu, ya da doğanın sunduğu bir manzara, yola çıkmaya neden olabilir. Bu nedenle bisikletin mevsimi, kesinlikle meteorolojik verilere dayalı bir kavram değildir.
Örneğin, kış mevsimi bana göre yazdan çok daha “sürülür” bir zamandır. Kışın temiz havası, karla kaplanmış yollar, sakinleşmiş doğa… Bunlar, bisiklet yolculuklarının en keyifli yanlarını oluşturur. Yazın ise, turist yoğunluğu, sıcak havalar ve trafikteki kalabalıklar zaman zaman bisiklet sürmeyi zorlaştırabilir. Kışın sessizliği ve sakinliği, doğa ile kurduğum bağları daha derinleştirir.
Bisikleti Bir Alışkanlık Olarak Görmek
Birçok kişi için bisiklete binmek, bir aktivitedir. Hafta sonları parka çıkmak, bir iki saatlik rahat bir sürüş yapmak, ardından çayı demleyip evde keyif yapmak. Bu tür bir yaklaşım elbette oldukça keyifli, ancak bisikleti bir etkinlikten daha fazlası olarak görmek, ona bir alışkanlık olarak yaklaşmak, her mevsimi onunla yaşamak çok daha anlamlıdır. Benim için bisiklet, bir yaşam tarzıdır.
Yılın her günü, her anı, yolda olmak mümkündür. Bisiklet sadece bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda bir keşif aracıdır. Her yolda yeni bir şeyler keşfetmek, yeni bir manzara görmek, bazen ise sadece biraz uzaklaşmak ve kafamızı dinlemek için bisiklet sürmek gibisi yoktur. Yola çıkarken hava koşulları, mesafe ya da zamanın ne kadar olduğu çok da önemli değildir. Önemli olan, yola çıkmaya karar vermek ve bu yolculuğa adım atmak.
Bisikletin Mevsimi Ruh Halidir, Meteoroloji Değil
Bisikletin gerçek mevsimi, kış ya da yaz gibi dışsal faktörlere değil, tamamen içsel bir duruma bağlıdır. Hangi mevsim olduğu değil, o mevsimde hangi ruh halinde olduğunuz önemlidir. Bisiklet, bir macera arzusunun peşinden gitmeyi, keşfetmeyi, her anı yeni bir gözle görmeyi gerektirir. Bir sezon başı ya da bitişi, aslında hiç de önemli değildir. Bisikletle yola çıktığınızda, her zaman bir yeni başlangıç vardır.
Bunu sadece hafta sonları değil, yılın her günü yaşamak mümkündür. Bisikletin mevsimi, ruh halinizin en güzel haliyle kendini gösterdiği her an başlar ve devam eder.