NOT: Bu yazının büyük bölümü daha önce Şafak Omaç tarafından
safakomac.com adresinde yayınlanmıştır.
safakomac.com adresinde yayınlanmıştır.
Mihalıççık Kamp Yerimiz.
Sabah gün ağarırken uyandık,ormanın sessizliği, doğanın huzuru,havanın üşütmesi güzel bir uyku uyumamızı sağladı.Sabah çok dinç kalktık.
Ferdi yanı başımızdaki çeşmenin tadına akşamdan bakmış,duşunu almıştı. Ben de kahvaltıdan sonra güzelce duşumu aldım.Şimdi çok rahatız ve yola çıkmaya da hazırız.
Kamp Yerine Veda.
Klasiğimizi yapıp,kamp yerinden ayrılıyoruz,yönümüz Alpu istikameti.
Kokulu Ardıç.
Mihalıççık-Kayı köyü arasında koruma altında olan çok sayıda ”Kokulu Ardıç” anıt ağaçlara denk geliyoruz.Seyrediyoruz,inceliyoruz ve fotoğraflayıp Kayı köyü istikametine yol almaya devam ediyoruz.
Kokulu Ardıç: (Juniperus foetidissima), servigiller (Cupressaceae) familyasından 10-15 metre, ender olarak 20 metreye değin boylanabilen, düzgün gövdeli, dalları yukarıya yönelik, piramidal tepeli, orta boylu bir ardıç türü.
Kahve Zamanı.
Mihalıççık’tan Alpu istikametine inişimiz devam ederken Kayı köyü yakınlarında çeşme bize muhakkak suyumdan tadın dedi.Yeşillikler içinde olan yerde hemen mola verip, çeşme başında kahvemizi yudumladık.
Yol Ayrımı.
Mihalıççık’tan Güce’ye kadar iniş yaptık.Güce köyünü geçince yol ayrımındayız.Düz gidersek Eskişehir’e gidiyor ama biz bu gün Eskişehir’e gitme niyetinde değiliz,Beylikova üzeri Çifteler ilçesine gideceğiz.

Beylikova Yolu.
Ova, Beylikova…..Yukarıiğdeağacı bölgesinden sonra önümüze öyle bir yol çıktı ki sormayın!!!! uzun,upuzun bir ova ve ovada bir yol.Gitmekle bitmeyecek gibi görünen yol bana Sahara Dağında, Çam Geçidinden sonra Ardahan Ovasına inişimi hatırlattı.Ama burası oraya nazaran eğimi çok az olan bir bölge,kıyaslanamaz bile ama ne hikmet ise Beylikova’ya inişte öyle bir hatırlatma yaşadım.
Beylikova.
Öğle vakti uzun bir ova yolculuğundan sonra Beylikova’ya vardık.Akşamki Ferdi’nin el kesiği sorun çıkarmaya başlayınca hemen hastahaneye giriş yaptık.Bu zaman da bu kadar ilgi ile ilk defa karşılaştık,yaklaşık yarım saattlik bir zaman diliminde muayene,film,pansuman hepsini yaptırmış olarak Ferdi karşıma dikiliverdi.Yüzü gülüyordu, hastaneden çok memnun kalmış,hastanenin tek hastası olarak ağabey mükemmel ilgilendiler dedi (covid-19 korkusuna kimse hastaneye gitmiyor).
Sonra karakolun yanından geçerken polisten de nerede yemek yiyeceğimizi öğrendik,polis işi biliyormuş,bizi köfteciye gönderdi,son zamanlarda yediğimiz en bol köfte ve çok lezzetliydiler.
Beylikova:Beylikova ilçesi, doğuda ve kuzeyde Mihalıççık, güneyde Sivrihisar ve Mahmudiye, batıda Alpu ilçeleri ile çevrilidir. İlçe halkının en önemli geçim kaynağı, tarım ve hayvancılıktır. Toprakların büyük bölümünde şeker pancarı ekilidir. Her yıl Haziran-Temmuz aylarında Süt Şenliği yapılır. Porsuk Nehri kıyısında yer alan ilçenin içinden Eskişehir-Ankara demiryolu hattı geçmektedir. İlkçağda Frig ve Roma egemenliğindeki ilçe, Selçuklular döneminde büyük bir at yetiştirme merkezi olduğu için Beylikahır olarak adlandırılmış, 1985 yılında ismi Beylikova olarak değiştirilmiştir.Kaynak:eskisehir.gov.tr
Çeşmeler.
Köfteyi fazla kaçırınca hafif yağmur bile hararetimizi dindiremedi,yol boyu gördüğümüz çeşmelerden kana kana içerek Ankara-Eskişehir yoluna doğru yol aldık.
Ana Yol.
Mahmudiye üzeri Çifteler’e geçiş yapacağız ama bir süre, sevmesekte ana yolda yol almak mecburiyetindeyiz.
Ben de, Ferdi de kesinlikle ana yol sevmiyoruz, ikimiz de genel karakteristik özelliği bu,hemen ana yoldan kaçışları ve köy yollarına çıkışları arayanlardanız.
Mahmudiye Yolu Ve Mahmudiye.
Ana yoldan içeri girince yine rahat yol alarak Mahmudiye ilçesine giriş yaptık. Yağmur sonrası sıcak bastırınca biz de hararetimizi biraz dindirmek ve biraz da dinlenmek için Mahmudiye ilçe merkezinde kısa bir mola verdik,sonra da Çiftelere doğru hareket ettik.
Mahmudiye:İç Anadolu coğrafi bölgesi, yukarı Sakarya bölümündeki Eskişehir ilinin güneydoğusunda, Eskişehir-Afyon asfaltı üzerinde kurulan ve Cumhuriyetten sonra ilçe olan Mahmudiye yeşillikler içerisinde bir yerleşim merkezidir. Yunanlılar, Polatlı’ya doğru ilerlerken Mahmudiye halkının elinde kalan hayvanlarını almışlardır. Sakarya Savaşından sonra geriye kaçan düşman, Mahmudiye’de ayakta kalan evleri yakıp yıkmış, düşman yakıp yıkma işiyle uğraşırken Türk Kuvvetlerinin sıkıştırması üzerine ağırlıklarını toplayamadan Kırkkız Dağı istikametinde çekilmiştir. Türk Kuvvetleri de Çal Tepesine mevzilenerek uzun bir süre durdurmuşlardır. Mahmudiye 34 gün işgal altında kalmıştır. 18 Eylül 1921 tarihinde düşman işgalinden kurtarılmıştır.Kaynak:eskisehir.gov.tr
Çifteler.
Mahmudiye-Çifteler arası yakın ve düz yol olunca Çiftelere çabuk vardık.Kamp yapacağımız yeri ben çok iyi bildiğime Ferdi’yi de rahatlatarak anlattım (ne de olsa 90 km lik bir yoldan yorgun geldik). Çifteler’den alışverişimizi sağlam yapıp güzel bir yerde kamp yapacağımızı söyledim.Çifteler’de tüm ihtiyaçlarımızı tamamladık,biraz da parkta dinlendik.Sonra kamp yapacağımız Sakaryabaşı’nın yolunu tuttuk ama ben önce Çifteler’den söz edeyim.
Çifteler:Eskişehir iline bağlı bir ilçedir.Yazları kurak ve sıcak, kışları soğuk ve kurak, ilkbahar ve sonbahar serin ve yağışlı geçer.Eskişehir iline 67 km uzaklıkta olup ulaşım kara yolu ile yapılmaktadır. İlçe merkezi ve köyler arasındaki ulaşımın tamamı kara yolu ile yapılmakta olup, 21 köy yolu asfalttır.
Çifteler’in İşgali;1921 yılı Mayıs ayı başlarında Kütahya üzerinden gelen Yunan kuvvetleri Çifteler’in kuzeyinde Kırkkız çalında karargah kurmuş burada istihkamlar yapmaya başlamıştır.
Gündüzleri Türkmen köyüne (Türkmen Mecidiye) inen Yunan askerleri köylüye işkence yapmaya başlamıştır. Türkmen köylüler Yunanlılara karşı çete çarpışmalarına girişmişlerdir.
Sakarya cephesine hareket eden Yunan kuvvetleri Kadıkuyusu yönünden Mahmudiye üzerinden hareketle ilerlemiş, Çifteler’e gelen bir tabur Yunan askeri, Kurban Bayramının birinci günü Sakarya üzerinden geçerek doğu yönüne gitmiştir. Çifteler köyünde Kocabıyıkların evine yerleşen Yunan Subayları (14 Ağustos 1921) 34 gün kalmışlardır.
17 Eylül 1921 de II. süvari alayı tarafından Çifteler Yunanlılardan kurtarılmıştır. Kaynak:eskisehir.gov.tr
Sakaryabaşı’na Varış.
Üç yıl aradan sonra yine Sakaryabaşı’ndayım(Suların Doğduğu Topraklarda Turumda), Ferdi ilk defa geliyor.Ben burada ne yapacağımı gayet iyi biliyorum, Ferdi’de beni takip ediyor ve gerekli bilgileri alıyor.Ferdi’nin olağan üstü sevinç durumunu gayet iyi anlıyorum.Kolay değil bir nehrin tam doğduğu yerde gözelerdeyiz ve bu gece burada kamp yapacağız.Aslında bende çok heyecanlıyım,üç yıl önce öğle vakti gelmiş geceyi geçirmemiştim ama bu sefer geceyi burada geçireceğim.
Sakaryabaşı.
Sakaryabaşı’na varmışken biraz Sakaryabaşı’ndan bahsetmek isterim,burası Sakarya Nehri’nin doğduğu yer,Sakarya Savaşı’na ismini veren nehrin doğduğu yer.
Sakaryabaşı; Sakarya Nehri’nin çıkış noktasıdır. Çifteler’de “Sakarıbaşı” olarak adlandırılan bölgede beş ayrı kaynak bulunur. Ana kaynak olarak Sakarıbaşı kaynağı; Gökgöz kaynağı, Kırkkız kaynağı, Ilıksu kaynağı, Göztaşı kaynağı birleşerek Türkiye’nin üçüncü büyük akarsuyunu oluşturur. 824 kilometrelik uzunluğu ile Sakarya Nehri, ilin kuzey ve doğu sınırlarını da çizer. Suları dört mevsim 19-20 °C sıcaklığa sahiptir. Sakarya Başı, balık yetiştirme istasyonları ve piknik alanları ile büyük ilgi görür.Kaynak:Çifteler Gönüllüler Derneği.
Sakaryabaşı’na Yayılma Zamanı.
Sakarya Nehri’nin doğduğu yerdeyiz,gözeler bölgesinde incelemelerde bulunduk,ilgi odağı olduğumuz anlarda sorulan sorulara cevap verdik.Gözeler bölgesine gezmek için gelenlerin Sakarya Nehrinin doğduğu yere ilgisi vardı, mesire alanlarının bir çoğu işgal edilmişti ama biz tecrübelerimize güvenerek en ideal yeri tespit edip hemen tezgahı yaydık.Kameriye,ocak, çeşme ve en önemlisi Sakarya Nehri… bir aradayız.
Yine tecrübelerimize dayanarak böyle yerlerde çadırın hemen kurulmayacağını gayet iyi bildiğimizden önce doğal ihtiyaçlarımızı giderme yolunu seçtik.
Sakaryabaşı Kampı.
Yemeğimizi yedik, dinlendik, hava kararmaya yakın el ayak çekilmeye başladı.Çevrede bir kaç masa da insanlar var onlarda birazdan gidecekler, toparlanıyorlar.100 metre ileride kalabalık masada ise protokol heyeti var,onların olmasından hiç rahatsız olmadık,daha da iyi oldu ve çadırlarımızı gün kavuşmadan kurduk.İşte şimdi temizlik zamanı nasıl olsa hava kararıyor,çeşmeyi bu yüzden seçmiştik,Ferdi’nin çantasında taşıdığı hortum bu işler için (ben yolda gördüklerimi bıçak yardımıyla ödünç alıyorum!!).
Güzel bir duş bizi kendimize getirdi,93 km yol kat etmenin yorgunluğunu üzerimizden alıverdi.Ama aklım gözelerde kaldı,ben sabah gözelere girerim kardeşim.
Zafere Giden Yol’da 6 ve 7 nci günleri kaleme aldım.İşgale uğrayan zulüm gören üç ilçeye yol aldık.Mihalıççık,Mahmudiye ve Çifteler üçü de düşman işgaline uğrayan ilçelerimiz, ayrıca ülkemin zengin güzelliklerini,doğal kaynaklarını da Zafere Giden Yol’da görme şansına sahip olduk.
Yarın Seyitgazi ve Eskişehir bizi bekliyor.Sokağa çıkma yasağı var,bakalım ne olacak.