Sabah 9 civarında gözümüzü açtığımızda Girne karşımızdaydı.
Aytuti’nin yüzü gülüyor, ikimizde çok heyecanlıyız.
Hiç bilmediğimiz bu diyarda dolaşmaya başlamadan evvel Kıbrıs’ta görev yapan İsa astsubaydan tur boyunca çok faydalı olacak olan bilgiler edindik. Kendisine teşekkür ederiz. Bunların neler olduğunu yazının ilerleyen zamanlarında yeri geldikçe açıklayacağım.
Feribottan inip hazırlıklarımız tamamlamamız saat 10:30u buldu.
Yola çıkmadan evvel ratı ve gezilecek yerleri belirlediğim için gideceğimiz yerler büyük oranda belliydi. Bugün ilk gün olduğu için fazla mesafe katetmeyip günümüzün büyük bölümünü Girne’de kültür turu ile geçirdik. Bisikletlerimizi kaleye yakın bir yere kilitleyerek Girne’nin altını üstüne getirip bol sayıda fotoğraf çektik.
Girne (Modern Yunanca: Κερύνεια, Kerinya), Kıbrıs‘ta bir liman kentidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti‘nin Girne ilçesinin yönetim merkezidir.
Girne kenti ve çevresi, Kuzey Kıbrıs’ın turizm başkentidir. 1974’teki Kıbrıs Harekâtı‘na kadar şehir nüfusunun çoğunluğunu Kıbrıslı Rumlar oluştururken, harekât sonucunda Girne’deki Rumlar göçmen oldu. Özellikle 2000’li yılların başlarından itibaren şehirde hızlı bir nüfus artışı ve yapılaşma yaşandı.
Kentin güneyinde Girne Dağları, kuzeyinde ise Akdeniz bulunur. Şehrin merkezinde yer alan antik liman, Girne Kalesi‘nin hemen yanındadır. Liman boyunca hem yerli halk, hem de turistlerin rağbet ettiği lokantalar, barlar ve açık hava kafeteryaları vardır.
Şehirde Kıbrıs İlim Üniversitesi, Girne Amerikan Üniversitesi ve Girne Üniversitesi yer alır.
Bazı kaynaklara göre şehir MÖ 10. yüzyılda Akalar tarafından kurulmuştur. Strabon şehrin Akalara mensup olan efsanevi Tegea kralı Cepheus tarafından kurulduğunu yazmıştır.Buna rağmen şehrin bulunduğu bölgenin kalıcı yerleşim alanına dönüşmesi MÖ 4. yüzyılda, Pers hakimiyetinde gerçekleşti. MS 7. yüzyıldaki Arap saldırıları sırasında Girne Kalesi yapıldı. 1191 yılındaki Üçüncü Haçlı Seferi sırasında İngiliz kralı I. Richard, İsaakios Komnenos‘la savaşarak kaleyi kuşatıp ele geçirdi. Bunu takip eden yıllardaki Lüzinyan hakimiyeti sırasında kale sağlamlaştırıldı. 1373 yılındaysa Ceneviz saldırıları nedeniyle kale tahrip oldu. 1489 yılında tüm adayla beraber Venedik kontrolüne geçen Girne’de, bu dönemde kalede büyük değişiklikler yapıldı. 9 Temmuz 1570 tarihinde Osmanlı Devleti‘nin Kıbrıs Seferi sırasında şehir kendi rızasıyla teslim oldu.
Şehrin belediye sınırları içerisindeki bölgesinin 1946 yılındaki nüfusu 2922, 1960 yılındaki nüfusu ise 3498 idi. 1960 Kıbrıs nüfus sayımına göre bu nüfusun 2802’si Rum, 696’sı Türk idi. Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit’in emriyle Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından 1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs Harekâtı‘nda bölge Türk kontrolüne girdi. Şehrin Rum nüfusunun büyük bölümü harekât sırasında kaçtı, kaçmayanlar 1975 yılının ekim ayına kadar Dome Hotel’de tutulduktan sonra şehirden çıkarıldı. Toplamda 2.650 Girneli Rum göçmen oldu. 1975’te Limasol‘dan ve güneydeki bir takım köylerden göçmen olan Kıbrıslı Türkler şehre yerleştirildi.
Girne şehrindeki başlıca tarihî mekanlar, antik liman ve limana hakim konumdaki Girne Kalesi‘dir. Aslen 7. yüzyılda, Bizans döneminde yapılan kale, Lüzinyan ve Venedik döneminde yapısal değişikliklere uğradı, yeni kısımlar inşa edildi. Günümüzde kale Bizans döneminden kalma kilisesi, kulesi, Lüzinyan döneminden kalma bekçi odası, zindanları ve Venedik döneminden kalma kuleleri, sarnıcı, cephaneliğinin de dahil olduğu elementler ile üç dönemin de izini yansıtır. Müze olarak düzenlenen kalenin içindeki Batık Gemi Müzesi’nde, MÖ 300 yıllarında, yani Helenistik dönemde batmış bir gemi, gemideki buluntularla beraber sergilenir.
Girne çevresinde Beylerbeyi ve bu köydeki Bellapais Manastırı, St. Hilarion Kalesi, Hazreti Ömer Türbesi, Buffavento Kalesi, çeşitli kilise ve manastırlar bulunur.
Kaynak: wikipedia
Girne Kalesi, Kıbrıs‘ın Girne şehrinde bulunan, 7. yüzyılda, Arap–İslam akınlarına karşı kentin korunması için Bizanslılar tarafından yapılmış kaledir.
Kıbrıs’ın kuzeydoğusunda bulunan ve dikdörtgen plana sahip olan Girne Kalesi, Akdeniz’in mavi sularına açılan limana hakim olmak için birçok uygarlığın, Bizans, Fransız asıllı bir hanedanlık olan Lüzinyanlar ile Venedik, Osmanlı ve İngiliz mimari izlerini taşımaktadır. Kesin inşa tarihi günümüzde belirlenemese de, temel kalıntıları MS 7. yüzyılda Bizanslılar tarafından yapıldığını işaret etmektedir. Kaleye Lüzinyanlar döneminde ilaveler yapılmış, Venedik döneminde son şeklini almıştır. Kalenin büyük bir kısmı MS 1208-1211 yılları arasında Kral John Dibelin tarafından yaptırılmıştır. Luzinyan krallarının barış zamanlarında dinlenme, savaş zamanlarında ise sığınma yeri olmuştur. MS 1373 yılındaki Ceneviz akınlarında büyük zarar gören kale, 1489 yılında Venediklilerin eline geçince savunma planlarına uygun olarak önemli değişikliklere uğradı. 1570 yılında kale direniş göstermeden Osmanlıların eline geçmiş ve yaklaşık üç asır boyunca Osmanlıların elinde kalmıştır. İngiliz Sömürge İdaresi döneminde 1878-1960 Polis Okulu ve hapishane olarak kullanıldı.
Kulede Lüzinyan, Venedik ve Osmanlı dönemlerinin özelliklerini yansıtan dönemin savaş zırhlarının yanı sıra kaleye hakim olmuş ülkelerin bayrakları da sergilenmektedir.
Kalenin içinde 1100’lü yıllarda yapıldığı sanılan bir Bizans kilisesi (St. George Kilisesi) yer almaktadır. 1570 yılında Kıbrıs’ın Osmanlılar tarafından fethi sırasında şehit düşen Osmanlı Amirali Cezayirli Sadık Paşa‘nın lahiti de kalede bulunmaktadır.
Kalenin diğer bölümlerini Kuzeybatı, Güneybatı ve Güneydoğu Venedik kuleleri, Lüzinyan dönemi bekçi odası, Lüzinyan dönemine ait büyük salon, çeşitli zindan ve ambar amaçlı kullanılmış olan odalar, Bizans dönemine ait kule,
Venedik savunma platformu, sarnıç, Venedik dönemine ait cephanelik ve top mazgalı ile Girne batığı‘nın sergilendiği Batık Gemi Müzesi oluşturur. Kalede yakın dönemde, Eski Eserler Dairesi tarafından yapılan çalışmalarla çeşitli tarihsel tipleme ve mekân canlandırmaları ile adeta bir Açık Hava Müzesi atmosferi yaratılmaya çalışılmaktadır.
Kaynak: wikipedia
Girne batığı, Levant Denizi’nde günümüze en iyi durumda ulaşmayı başarmış antik bir batıktır. 1965 yılında Kuzey Kıbrıs kıyılarında keşfedilen batık, 1967 yılında kaldırılmış ve restore edilmiştir. Günümüzde Girne Kalesi içerisindeki müzede kargosu ile birlikte sergilenmektedir.
Uzunluğu 14,75 m uve genişliği 4,2 m olan geminin 64 metrekarelik bir alana sahipti. Geminin salması için Kıbrıs ya da Sisam adasında yetişen Halep çamı kullanılmıştır. Bunun dışında geminin belli bölümleri kayın ve meşe ağacından materyel olarak faydalanılmıştır. Demir atmak için kullanılan taş çapa, İstanköy‘den gelmedir. Bu buluntular ışığında geminin Suriye ile On İki Ada arasında kullanılmış olabileceği ve anadolu kıyıları boyunca yelken açtığı düşünülmektedir..
Batık içerisinde bulunan MÖ 316 – 294 tarihli sikkeler geminin MÖ 300 yılı civarında battığını düşündürmektedir. Sikkeler dışında toplam 400 adet Rodos tipi şarap amforası bulunmuştur. Ayrıca gemi kargosunda bulunan badem gibi bazı organik materyaller radyokarbon tarihleme yöntemi ile MÖ 212±130’a tarihlenmiştir. Öte yandan gemi gövdesinde yapılan dendromorfolojik analizler MÖ 345±90 tarihini vermektedir.
Verilen bu bilgiler ışığında geminin battığı sırada 70 ila 300 yaşında olduğu söylenebilir. Batık ile birlikte bulunan mızrak parçaları geminin bir çeşit korsan saldırısı neticesinde battığını düşündürtmektedir.
Kaynak: wikipedia
Girne Marina (Girne yat limanı / Kordınboyu)
Girne Marina, turistik Girne şehrinin içerisinde bulunmaktadır. At nalı şeklindeki girintinin arkasında yer alan restorant ve barlar tabloyu andıran bir görünüm sergilemektedir. Girne Marina girişinde (deniz yolu tarafından) yer alan Lusignan devrine ait kalenin varlığı ise Marina’nın zenginliğini bir o kadar daha artırmaktadır.Şu anda restorant ve bar işlevi gören binalar, önceleri Anadolu’ya ve Avrupa’ya Kıbrıs’tan ihraç edilen harup (keçi boynuzu) Ve tuz için ambar olarak kullanılıyordu. Harup ve tuzun ihraç edilmesinde önemli bir yer tutan limana İngiliz Sömürge Döneminde (1880’den sonra) dalgakıran ve tek katlı gümrük binası inşa edilerek geliştirilmeye çalışıldı. 1914 yılında bu gümrük binasına (Şu anda Marina Ofisi olarak kullanılan taştan yapılmış bina) ikinci kat daha ilave edilerek bu günkü son şekli verildi. Önceleri yolcu amaçlarıyla kullanılan liman (gümrük binası) 1991 yılında Kıbrıs Türk Turizm İşletmelerine devredeildi ve alt yapısı yapılarak Marina İşletmesi olarak hizmete açıldı. Bugün K.K.T.C’de tek olan Marina birçok yabancı tekneye çeşitli servisler vermekte ve konukseverler hizmetleri ile onları ağırlamaktadır.
Kaynak: girnebelediyesi.com
Ağa Cafer Paşa Camii
Limandan bugünkü kent merkezine çıkan taş döşeli rampalı bir sokak içinde yer alan Ağa Cafer Paşa Camisi kent merkezinde yer alan en eski iki camiiden birisidir. Kesme taştan inşa edilmiş olan cami dikdörtgen planlı ve tek şerefesi olan tek minarelidir. Caminin hemen güneydoğusunda Hasan Kavizade Hüseyin Efendi Çeşmesi yer alır. Çeşmenin kuzey cephesinde kabartma olarak yapılmış üç kemer bulunmakta, ortadakinde ters ay, rozet ve dal motifleri ile bezenmiş 1257 (Hicri) tarihli (Miladi 1841) mermer bir yazıt yer almaktadır.
Kaynak: kibris.com.tr
Girne’den ayrılmadan gözümüze kestirdiğimiz bir börekçide bir şeyler atıştırıp karnımızı doyurduk.
Gezi ve alışverişimizi de tamamladıktan sonra yönümüzü batıya çevirip Girne’den ayrıldık.
Girne ve St. Hilarion Kalesi
Turizm bilgi merkezinden temin ettiğimiz haritada gördüğümüz Karaman (Karni) Tunç çağı mezarlığını ziyaret etmek için dağlara doğru yola koyulduk. Herhangi bir yönlendirme tabelası olmadığından tüm aramalarımıza rağmen kayda değer bir eser, kalıntı bulamadık.
Daha sonra sırtımızı dağlara yaslayıp kuzeye doğru deniz kıyısına indik, yolumuzun üstünde Karaoğlanoğlu şehitliğini ile Barış ve Özgürlük Müzesini ziyaret ettik.
Karaoğlanoğlu Şehitliği
Şehitlik 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Şehit düşen; Subay, Astsubay, Erbaş ve Erlerin anısına inşa edilmiştir.
Şehitlik adını; 50’nci Piyade Alay Komutanı olarak Kıbrıs Barış Harekatı’na katılan, alayı ile birlikte Pladini plajına çıkmış ve harekatın 2’nci gününde yapılan saldırıda komuta yeri olarak seçilen şu an Barış ve Özgürlük Müzesi olarak kullanılmakta olan evin önünde, Plt.Kd.Bnb. Fehmi ERCAN ve Sıhhiye Er Mustafa GİRGİN ile Şehit düşen Alay Komutanı Pd.Kd.Alb. Halil İbrahim Karaoğlanoğlu’ndan almaktadır.
Piyade Kıdemli Albay Halil İbrahim KARAOĞLANOĞLU, Pilot Kıdemli Binbaşı Fehmi ERCAN ve Sıhhiye Er Mustafa GİRGİN saat 02:00 civarında komutan evi olarak seçilen evin kapısında ertesi gün icra edilecek muharebenin planlamaları hakkında konuştukları anda Rus geri tepmesiz bir top mermisinin duvara isabet etmesi neticesinde şehit düşmüşlerdir. Bina daha sonra restore edilerek Barış ve Özgürlük Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Kıbrıs Barış Harekatı’nda; Kocatepe Gemisi’nde şehit düşen 67 askerimizde dahil olmak üzere toplam 498 askerimiz şehit düşmüştür.
8 Subay, 5 Astsubay, 58 Erbaş ve Er olmak üzere, Türkiye’nin 41 farklı ilinden 71 şehidimiz bu şehitlikte, diğer şehitlerimiz ise Boğaz ve Deniz Şehitliklerinde yatmaktadır.
Proje Mimarı Sn.Prof. Muammer ONAT olan şehitliğimizin girişinde bulunan 2 adet sütun ana vatana ait yani Türkiye’ye açılan kapıyı temsil etmektedir. Şehitlerimizin fotoğraflarının ve memleketlerinin yer aldığı mezar taşlarının 5 basamaklı olması ise havadan indirme yapılan “Beş Parmak Dağları’nı” sembolize eder.
Sol tarafınızdaki heykel grubu Kıbrıs’ı, sağ tarafınızdaki heykel grubu Türkiye’yi temsil etmektedir. Bir yanda yılların özgürlük mücadelesini vermiş; yorgun ve gururlu Kıbrıs Mücahitleri, diğer yanda kardeşlerinin yardımına koşan Kahraman Türk Askerleri.
İki heykel grubu arasındaki bu boşluk Türkiye’ye açılan pencereyi temsil etmektedir. Heykellerin 4 ayrı ayak üzerine inşa edilmesinin sebebi ise harekâtın 4 sıcak gün sürmesidir.
Sol başta bulunan gemi burnu figürü; Deniz Kuvvetlerini, sağ başta bulunan kartal kanadı figürü; Hava Kuvvetlerini, Mehmetçik ve elinde tuttuğu silah figürü; Kara Kuvvetlerini temsil etmektedir. Buda; Kıbrıs Barış Harekâtı’nın denizden, havadan ve karadan olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri’nin müşterek bir harekâtı olduğunu gösterir. Heykelin Türkiye’yi temsil eden tarafında bulunan Mehmetçik ve arkasındaki Türk Bayrağı figürü ise harekâtın bizzat Türkiye tarafından gerçekleştirildiğini göstermektedir. 15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiş ve bağımsızlık bildirisi Rauf DENKTAŞ tarafından okunmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyan tek devlet olmuştur.
Kaynak: mucahit.net
Karaoğlanoğlu şehitliğini ziyaret ettikten Özgürlük anıtına uğradık.
“Barış ve Özgürlük Anıtı: “Çıkarma Anıtı” olarak da anılan Barış ve Özgürlük Anıtı, 1974’te barış harekatında şehit olan askerler anısına harekatın sembolü olan Yavuz Çıkarma Plajı’nda yer alıyor.
Kıbrıs’a ilk askeri çıkarmanın yapıldığı bölgede bulunan anıt, ilginç yapısıyla dikkati çekiyor. 20 Temmuz 1978’de açılan anıtın eni 41, boyu ise 74 metre.
Anıtın kuzey yönü esas alınarak yerleştirilen yüksek sütun, Türk ordusunu, onun gücünü disiplinini ve dinamikliğini simgeliyor.
Anıt ayrıca Türk toplumunun zor zamanlarda mücadele edişini ve anavatandan gelen güç ile özgürlüğe yükselişini yansıtıyor.
11 sütunun birleşiminden oluşan anıtın ana gövdesi, Kıbrıs Türkü’nün 1963-1974 arasında 11 yıl çektiği acıları anlatıyor.
Anıttaki fotoğraflar ise Kıbrıs Türk halkının 1974’teki Barış Harekatı’yla huzura kavuşmasını ve Kıbrıs’ta harekat sayesinde ulaşılan barışı simgeliyor.
Anıtın hemen karşısında ve denizin içerisinde bulunan kayanın ise çıkarma gemileri tarafından da siper olarak kullanıldığı belirtiliyor.
Kaynak: wikipedia
Özgürlük anıtında çeşme ve tuvalet olduğundan kamp yapmak için tüm sıhhi koşullar tamdı. Zaten havanın kararmasına da az bir süre kalmıştı ve burada kamp kurmaya karar verdik.
Çadırlarımızı kurduk, yemeğimizi yedik, çayımızı kahvemizi alıp kamp ateşinin etrafında günün değerlendirmesini ve yarının planlamasını yaparak keyifli vakit geçirip bir süre sonra dinlenmeye çekildik.
[advanced_iframe src=”https://tr.wikiloc.com/wikiloc/spatialArtifacts.do?event=view&id=31380153&measures=on&title=on&near=off&images=on&maptype=H” width=”100%” height=”650″]