
Yorgunluğum had safhada olduğu için daha öncelere nazaran oldukça geç bir saatte kalkarak hazırlıklarımı tamamlamamın ardından 09.30 civarı Bergama’ya doğru yolculuğuma bağladım.

Karşıdan esen rüzgâra karşı ağır tempoda 30 kilometrelik mesafeyi olması gerekenin oldukça altında bir sürede aşarak ancak öğlene doğru Bergama’ya geldim.



Şehir merkezinde bir süre dinlendikten sonra tabelaların yönlendirmesiyle dünyanın ilk modern tıp merkezi olan Asklepeion’u ziyaret ettim.

Ardından yüksek bir tepenin üstünde kurulmuş olan Bergama antik kentini görmek üzere yola koyuldum. Yukarı çıkmak için teleferik olmasına karşın aşağıda bisikletimi bırakmak bana pek güvenli gelmediği için 4–5 kilometre kadar tırmanmayı tercih ettim.

Antik çağlarda pek adı geçmeyen Bergama tarih sahnesine Büyük İskender’in Perslere karşı seferinden sonra çıkmıştır. Büyük İskender hazinesinin bir kısmını komutanlarından birine emanet etmesinin ardından komutanda bu hazineyi korumak amacıyla burada saklıyor. İskender’in ölümünün ardından gel zaman git zaman bu altınları arayan soran olmayınca komutan bu altınlarla şehrin temelini atıyor. Şehir korunaklı bir tepede olması sebebiyle zamanla gelişip zenginleşiyor.

M.Ö. 133 yılında Bergama son Bergama Krallığı III. Attalos’un vasiyeti üzerine Roma imparatorluğunun topraklarına dahil olmasından ardından Roma Batı Anadolu’da Asia eyaletini kurup ilk başkentliğini burası yapmıştır. Daha sonraları eyalet başkentliği unvanını pek çok konuda rekabet halinde olduğu Anadolu’nun bir diğer önemli kenti Efes kaptırmıştır.

Çok uzaklardan ya da yakından bile bakıldığı zaman şehrin en yüksek noktasındaki dikkat çekici yapı Tüm haşmetiyle Athena tapınağı oluyor. Bu görkemli yapı, Bu toprakların Roma imparatorluğunun hâkimiyeti ve koruması altında bulunduğunu simgeler gibi duruyor.

Hatta bir dönem Bergama kütüphanesinin daha fazla büyüyerek İskenderiye’nin unvanını elinden almasına mani olmak için Mısır’da Anadolu’ya yapılan papirüs ihracatını yasaklamışlar. Bu da hayvan derisinden yapılan parşömenin icat edilmesine vesile olmuştur.

Antik şehirdeki Tiyatro dünyadaki en dik tiyatro yapısıdır.



Tüm şehri gezmek 3–4 saatimi aldı. Bergama’dan ayrıldığımda saat 17.00’i gösteriyordu. Kısa bir süre rüzgârı arkama aldıktan sonra Dikili’ye doğru yoluma devam ettim. Fakat bir süre sonra rüzgâr şiddetini arttırarak yandan ve karşıdan esmeye başladı bu da hızımı oldukça etkiledi.


Fakat Dere kenarı olduğundan haddinden fazla sivrisinek vardı bu da benim uyku kalitemi önemli oranda etkiledi. İşin aslı hava oldukça karardığı için burada çadır kurmak zorunda kaldım. Başka seçeneklerim olsaydı mutlaka değerlendirirdim.