Bugün işi sıkı tuttuğumuzu için sabah erken saatlerde kalkıp, tüm hazırlıkları tamamladıktan sonra saat 08.00 yola çıktık.

Bizi zorlayan rampalara sebebiyle öğlene kadar ancak 35–40 kilometre yapmamız üzerine bu şartlar altında çarşamba akşamı Antalya’da olma ihtimalimiz çok düşüktü, Hatta imkânsızdı. . Bu sebeple Antalya’da evinde kalacağımız arkadaşım Mesut’u arayarak yolun bizi engellediğini Antalya’ya belirttiğimiz tarihten daha geç ulaşabileceğimizi söyledim. Bunun üzerine o da evin anahtarını bilindik bir yere bırakabileceğini söyleyince ev sorunumuzu çözmüş olduk. Artık rahat olduğumuz için hiç sıkıntı yapmadan sakin, sakin yolumuza devam ettik.

Bir problemi çözdük tam rahatladık derken başımıza başka bir dert açtık. Prodüksiyon yaparken fotoğraf makinesini düşürerek makineyi bozduk. Moral bozmak yok nasıl olsa cep telefonumuz var diyerek yola devam ettik.

Sabahtan beri rampa çıkmamızın meyvelerini yeme zamanı gelmişti. Nihayet önümüzde hak ettiğimiz inişler bizi bekliyordu.


Uzun inişlerin ardından da düzlüklere geldik. Bu şartlarda pek zorlanmadan 17.30 civarı Seydişehir’e geldik.

Şehir merkezinde alışveriş yaparak fazla vakit kaybetmeden hemen yolumuza koyulduk. Karşıda dağlar duvar gibi bizi bekliyordu, buda uzun tırmanış demekti bizim için.

Birkaç tane güzel kamp kurulabilecek yeri es geçtikten sonra rampaların ciddileşmesi ve havanın kararmaya başlaması sebebiyle dizginleri ele alarak, gözüme ilk ilişen uygun yere saparak kamp attık.

Çadırı kurarak, odun toplayıp ateş yakıp yemeğimizi yedikten bir müddet sonra saat 21.00 gibi zorlu geçeceğini düşündüğümüz bir sonraki gün için güç toplamak üzere dinlenmeye çekildik.