
Sabah saat 09.00 gibi Eskişehir’den Ankara’ya doğru harekete geçtik. Daha yolun başında aksilikler peşimizi bırakmadı. Önce eşyalarımı taşıdığım çantadan bozma heybenin kenarı yırtıldı. Bu meseleyi çözüp yolumuza devam ediyorduk ki bu seferde küçük çaplı bir kaza atlattık.

Yola çıkarken bugünün sonundan kendimize Sivrihisar’a varmayı hedef koymuştuk fakat yol git, git bitmiyordu sanki hep aynı yerde duruyormuş hissine kapılıyorduk. Karşıdaki tepeleri görüyor oraya doğru pedal basıyor ama bir türlü oraya ulaşamıyor gibiydik. Tıpkı bir karabasan gibiydi bir yere sabitlenmiş hareket etmeye çalışıyor ama bunu başaramıyor gibi hissettim.

Yol düzdü ve son derece sıkıcıydı. Ve ilerleyen saatlerde (tahminen 03.00 gibi) üstümüzden geçen yağmur bulutunun kısa süreli bir yağış bırakmasıyla birlikte ıslak bir hal aldı.
Bir müddet sonra hava sanki az önce hiç yağmur yağmamış gibi açtı. Açtı ama bu sefer rüzgâr yönünü değiştirerek karşıdan esmeye başladı. Anlaşılan doğa bugün bize karşıydı.
Bir müddet sonra hava sanki az önce hiç yağmur yağmamış gibi açtı. Açtı ama bu sefer rüzgâr yönünü değiştirerek karşıdan esmeye başladı. Anlaşılan doğa bugün bize karşıydı.

Yağmurdan sonra her tarafta gözümüze çarpan salyangozlar, zaten Bear Grylls özentisi olan yol arkadaşımın “Survivar Anadolu” moduna girmesini sağladı. Hesapta bunları yiyerek doğada sağ kalacakmışız.

Ne kadar bu konuda isteksiz olsam da arkadaşımın hevesini kırmamak için karşı çıkmadım. Çünkü biliyordum ki bu zavallı hayvanlar hiç yoktan ölüp telef olacaklardı. Poşet içine bir miktar şanssız zavallıyı toplayarak yanımıza aldık.

Rüzgâra karşı yorucu uzun saatler debelendikten sonra nihayet Sivrihisar’a varabildik. Havanın kararmasına yakın kamp kurabileceğimiz bir yer konusunda yardımcı olmaları için polis karakoluna gittik. Polis memurları bizi itfaiye’ye yönlendirdiler. İtfaiyecilerin yardımı ile kapalı spor salonunun bahçesine çadır kurduk.

Etrafta bulduğumuz peynir tenekesi içinde ateş yakarak bir yandan ısındık bir yandan da yağmurda ıslanan kıyafetlerimizi kuruttuk.

Yolda topladığımız şanssız salyangozları başarısız bir pişirme girişiminden sonra daha önceden tahmin ettiğim üzere haybeye öldürdük. Pişirme girişiminin başarısızlığından sonra gündüz son derece hevesli olan yol arkadaşımın “Survivar Anadolu” hevesinden nedense şu dakikalarda eser kalmamıştı.
Bizde yanımızdaki konserveleri açarak karnımızı doyurduk. Olan zavallı salyangozlara olmuştu.
Yemeğin ardından 23.00 gibi bir sonraki gün için dinlenmeye çekildik.