Neredeyse 12 saat süren kesintisiz bir uykunun ardından sabah 07.00 gibi kalkarak hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra saat 08.30 gibi Osmaneli’ne doğru yola koyulduk.
Kısa bir rampa çıkıp kayalıklar ve uçurumlar arasında aşağı doğru kıvrıla, kıvrıla inen yoldan keyifli bir iniş yaptık.
Biz Yaptığımız bisiklet turunu marifet sayarken elin oğlunun Fransa’dan çıkıp Kapadokya’ya doğru yürüyerek yaptıkları yolculuğu duyunca aslında bizim ne kadar sıradan ve kolay bir şey yaptığımızı düşünmeye başladık.
Yavaş, yavaş iç bölgelere gelmemiz sebebiyle meyve ağaçları seyrelmeye başlamıştı. Nihayet Osmaneli’ne geldik. Alış veriş yaparak daha sonra yolumuza devam ettik.
Sakarya nehrinin bir kolu olan karasu deresine paralel devam eden D650 karayolu boyunca Selimiye, Bayırköy, Vezirhan’ı geçtik.
Güzel asfalt yolu bulmuşuz hiç sağa sola sapar mıyız? Yol nereye biz oraya. Hiç yoldan ayrılmadan Bilecik’in içine girmeden transit geçtik. Zaten askerlikte acemi birliğim Bilecik olduğu için bu şehirle ilgili kötü anılarım vardı.
Durmak yok, yola devam. Tüneller, rampalar geçerek Bozüyük’e gelene kadar Küplü, Başköy, Demirköy, Karaköy köylerin geçtik.
Bozüyük’e geldiğimizde şehir merkezine girmeden karayolundan devam ettik.
Bugün Bilecik-Eskişehir il sınırına kadar yaklaşık 100 kilometre kadar yol kat ettiğimiz için oldukça yorulduk.
Her ne kadar yorulmuş olsak ta Eskişehir’e 25–30 kilometre mesafe kaldığını öğrendiğimizde ha gayret diyerek, biraz da rüzgârın yardımıyla akşam 19.00 gibi Eskişehir’e gelmeyi başardık.
Yol arkadaşımın arkadaşı Semih ile buluşarak, Onun evine gittik. Duş-muş vs. yedik, içtik dinlendik. Yarın Eskişehir’de kalacağımız için erken kalkma derdimiz olmadığından saati epey ettik. 00.00 gibi yatıp uyuduk.