
Dün gece kamp ateşi başındaki sohbetlerin ardından gelen dinlendirici uyku ile hepimiz kendimize gelerek yeni güne hazır gibiydik. Tek eksiğimiz kahvaltı idi onu da kısa bir sürede hallettik.

İşi sıkı tutup hazırlananlar sabırsızlıkla diğer arkadaşların hazırlanmasını beklerken yol boyuna dizdiğimiz bisikletlerimiz ile psikolojik baskı uyguladık. 🙂 Aylaklığın bir getirisi olarak bolca fotoğraf çektik.

Sizleri tanımaktan memnuniyet duyduğum bir şahsiyet ile tanıştırayım. Antalya’dan Gökay Terzi, Namı diğer Android. Evvel zaman içinde kendine bu lakabı yakıştırmayı çalışan bir tanıdığın aksine Gökay bu lakabı sonuna kadar hak eden birisi.
Başkalarına yerli yersiz nispet yaparak yaşamayı alışkanlık haline getirmiş gösteriş budalaları bisikletine bakıp burun kıvırsa da onu fiyakalı bisikletleri ile kibar çevrelerde sohbet konusu yapacak hikâyeler peşinde koşanların dolaştığı düz yollarda pek göremezsiniz. O genellikle dağların ve yolların denize paralel gittiği yerlerde dikine gider.
Başkalarına yerli yersiz nispet yaparak yaşamayı alışkanlık haline getirmiş gösteriş budalaları bisikletine bakıp burun kıvırsa da onu fiyakalı bisikletleri ile kibar çevrelerde sohbet konusu yapacak hikâyeler peşinde koşanların dolaştığı düz yollarda pek göremezsiniz. O genellikle dağların ve yolların denize paralel gittiği yerlerde dikine gider.
Gökay zirvelerin adamıdır, zırvaların değil.

Tüm hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra yola çıkmadan evvel hep beraber hatıra fotoğrafı çekildik.

Saat 09.00 civarında Kiraz’a doğru Keleş çayı boyunca bayır aşağı ilerleyen yolda ilerlemeye başladık.

Kısa bir süre sonra önceden planlanmış olmasına karşın görülen lüzum üzerine Yılanlı-Keremköy rotası yerine Karabağ-Gedik-Bucak rotası kullanarak Birgi’ye gitme kararı verildi. Fakat yazının başında sizleri tanıştırdığım Gökay (Android) gönüllü olarak önceden planlanmış yılan gibi kıvrılarak ilerleyen zor rotayı kullanarak Birgi’ye doğru yol aldı.

Bizde zaman, zaman arkamızda bıraktığımız muhteşem manzaraya bakarak tekrar buralara gelme umuduyla yolumuza devam ettik.

Gökay ile yollarımızı ayırdıktan yaklaşık 5 kilometre daha Keleş çayı boyunca indikten sonra Saçlı köyüne geldik. Burada da aramızdan ayrılmak zorunda kalan arkadaşlarımızla vedalaşarak Çatak vadisinden ayrılarak bizde dağların dikine doğru ilerledik, tabi daha düşük rakımdan.


Fazla dik olmayan (tabi düzde olmayan) köy yollarında yaklaşık 5 kilometre ilerledikten sonra yolumuz üstündeki çıkabileceğimiz en yüksek rakıma ulaştığımızda karşımıza bereketli Ödemiş ovası çıktı.

Bu anı ölümsüzleştirerek burada bir süre soluklandık.

Bu dakikadan sonra yapılacak şey oldukça basitti. Kendimizi yer çekiminin şefkatli kullarına bırakarak bayır aşağı yaldır, yaldır indik. Bayır aşağı inmek güzel olsa da eğer hızınızı kontrol etmezseniz oldukça tehlikeli olabiliyor, Böyle durumlarda her zaman olduğundan daha dikkat etmek gerekli.

4 kilometrelik inişi 10 dakikada tamamladıktan sonra Bucak köyünde kısa bir mola vererek köy kahvehanesinde çaylarımızı yudumladık.

Molanın ardından zeytin ağaçları arasındaki hafif eğimli köy yollarından Birgi’ye doğru yolculuğumuza devam ettirdik.

Öğle vakitlerinde Birgi’ye geldiğimizde kopuk, kopuk ilerleyen grup üyeleri ile meydandaki kahvehanede yeniden bir araya geldik.

Biraz dinlendikten sonra Aydınoğlu beyliğinin kurucusu Mehmet beyin “-Başşehrim gözbebeğim.” dediği Birgi’nin sokaklarında gezmeye başladık.

Birgi; ana yollara biraz uzaklığından dolayı pek bilinmeyen, görebildiğimizden daha fazlasını saklayan küçük ama çok değerli bir kasaba. İçinde barındırdığı pek çok değer ile “neden daha önce görmedim.” diyeceğiniz bir yer.

Bu şirin kenti gezmeye başladığımızda ilk önce şehri boydan boya ikiye bölerek ilerleyen Papaz deresi ve dere etrafındaki asırlık ağaçlardikkatimizi çekiyor.

Ağaçların gölgesi altında suyun huzur verici sesi burasının yaşanılası bir yer olduğunu hissettiriyor.


Suyun bol ve her yerinden bereket fışkıran Birgi’de çok sayıda çeşmebulunmaktadır.

Bunlardan biride 1807 yılında yaptırılmış olan Bıçakçı Çeşmesidir. Çeşmenin yalağı Roma dönemi lahit inden devşirilmiştir. 2,5 metre yüksekliğindeki tuğladan yapılmış çeşmenin bir diğer adı da Koca Çeşmedir.

Hala akan tarihi bir çeşme bulmuşken çeşmelere özel ilgisi olan biri olarak soğuk sularından içmemek olmaz.

Uzun zamandır ÇEKÜL tarafından yenileme çalışmaları yürütülen Birgi’de Osmanlı ve Aydınoğlu mimarisinin en nadide örneklerini görmek mümkün.

Her biri ayrı bir tarih kokan Tarihi Birgi evlerinin en iyi korunarak günümüze kadar gelebilmiş örneklerinden biri Çakırağa Konağıdır.

90lı yılların başında onarılarak müze olarak hizmet veren konağın tavan ve duvarlarındaki ince kalem işçiliği görülmeye değerdir.

Bu tarihi kentin mimari ve manevi yapıların en önemlilerinden biri 1312 yılında yapılmış Aydınoğu Mehmet Bey camiidir.


Türk İslam geleneklerine göre hazırlanan planda hamam, medrese ve cami aynı avlu içerisinde kurulmuştur. Hamam beden temizliği, medrese akıl temizliği, cami de ruh temizliği maksadıyla kullanılmış.

Bu cami yakınındaki bir diğer önemli yapı Aydınoğu Mehmet Beyin Kız kardeşi Ümmü Sultan türbesidir.

1663 yılında zengin bir tüccar olan derviş ağa tarafından yaptırılan Derviş ağa camide görülmeye değer bir diğer dini yapıdır.

Ayrıca yıl içinde 3-4 defa ürün alınan bölgede Türkiye’nin en kaliteli inciri, kestanesi, patatesi yetişiyor. Bu ürünleri sokaklarda kurulu tezgâhlardan satın almak mümkün.
Son olarak Birgi şu günlerde doğal bir sinema dizi platosu olduğundan şehrin pek çok yerinde “Yeşilova Sineması, Yeşilova Belediyesi, Yeşilova Postanesi” gibi tabelalar görmek mümkün. Bu durumu ben biraz yadırgasam da ahali bundan oldukça memnun görünüyordu.

Velhasıl bu kadar gezdikten, dolaştıktan sonra karnımız bir hayli acıktı. Hemen öğle yemeğini de bulduğumuz bir esnaf lokantasında yiyerek karnımızı bir güzel doyurduk.


Yemeğin ardından dedikodu yapmanın ve mişli muşlu konuşmanın yasak olduğu bir gavede bir süre dinlendikten sonra Birgi’den ayrılarak Ödemiş’e doğru yola koyulduk.
Tarihi Birgi evleri, dereleri, çeşmeleri, insanı ve doğası ile uzun zamandır merak ettiğim Birgi’yi ziyaret etmek bugüne kısmetmiş. Birgi’de bulunduğumuz dar zamanda gezmeye doyamadım. Ama daha sonra daha geniş bir zamanda mutlaka tekrar geleceğim.

9-10 kilometre sonra birkaç gün önce geçtiğimiz Ödemiş’e döndük dolaştık yenidene geldik.

Ödemiş Mola…

Yolculuk…

Mola…


Yolculuk…

Mola…

Yolculuk…

Ödemiş ve yolumuzun üstündeki birkaç yerde daha birkaç mola vererek daha önce geçtiğimiz düz yolda hiç hız kesmeden Bayındır, Ergenli köyüyakınlarındaki Ilıcalara ulaşmaya gayret ettik.

Ilıcalara ulaştığımızda yorulmadık desem yalan olur. Fakat sıcak şifalı sular ve ilerleyen saatlere kadar mey(ve) suları eşliğinde yapılan sohbetler yorgunluğumuzun üstüne ilaç gibi gelerek tüm dertlerimize derman oldu.
[advanced_iframe src=”https://tr.wikiloc.com/wikiloc/spatialArtifacts.do?event=view&id=12583839&measures=on&title=on&near=off&images=on&maptype=H” width=”100%” height=”650″]