Sabah erkan saatlerde kalkmış olmamıza rağmen kahvaltı vs. hazırlanıp yola çıkmamız saat 09:00 u buldu.
Pek acele etmiyor gibi olsak bile bugün kat etmemiz gereken yaklaşık en az 100 km mesafe olduğunun bilincindeydik.
Tefenni’den Çavdır’a doğru giden anayoldan ayrılarak Tefenni–Korkuteli yolundan devam ederek yolumuzu 30 km kadar kısalttık.
Geceyi Tefenni’de gayet iyi bir şekilde geçirmiş olsak ta gözlerim yol boyunca eğer dün yola devam etseydik nerede kamp kurabilirdik düşüncesiyle uygun yer arayışındaydı. Açıkçası pek uygun bir yerde gözüme çarpmadı. Galiba dün Tefenni’de kalarak isabetli bir karar vermişiz.
Önümüzdeki dağların, tepelerin eteklerine kadar olan 15 km kısmen düz yolu ilk saat içinde zorlanmadan geçtik. Dün olanı biteni boşaltan yağmur bulutlarından bugün eser kalmamış her yer günlük güneşlikti. Hava ve yol koşulları keyifli bir seyahat için uygundu.
Bir müddet sonra vadi boyunca devam eden derenin akış yönünün ters istikametinde hafif bir tırmanışa başladık. Sanırım bu tırmanış su kaynağının başlangıcına kadar devam edecekti.
Yol boyunca devam eden erozyon ve toprak kayması görüntüleri ağacın ve ağaçlandırmanın önemini tüm çarpıcılığıyla ile gözler önüne seriyor
Bir süre sonra yol boyunca devam eden derenin su seviyesindeki azaldığından zirveye yaklaştığımızın anlaşılıyor.
Nihayet öğlen 13:00 gibi Ali beline geliyoruz. Günün en zor kısmını atlattık bundan sonrası kısmen kolay 1560 metreden deniz seviyesine kadar yaldır yaldır ineceğiz.
Mis gibi yayla havasını soluyarak bayır aşağı pedal çevirmeden manzarayı seyrederek şimdiye kadar çektiğimiz çileleri unutmuşçasına yolun tadını çıkarıyoruz.
Hızımızı sınırlayarak kontrollü bir şekilde Korkuteli’ne geliyoruz. Öğlen yemeğini burada yemeye karar veriyoruz.
Korkuteli’nde bir yemek yedik akıllara zarar ben hayatımda böyle bol kepçe bir yer görmedim. Bir tas çorba istiyorsun adamlar neredeyse leğen ile getiriyorlar.
Yemeğin ardından Korkuteli’nin meşhur olduğu söylenen “yanıksı dondurma” yedik. Urimbaba beğendi ama ben kül tadı olan bu meretten pek haz etmedim. Vakti zamanında unutkan bir çırak dondurma için kaynatılan sütün dibini yakmış ondan sonrada yanıksı dondurma patlamış gitmiş. 🙂
Korkuteli’nde bir saat geçirip dinlenip enerji depoladıktan sonra tekrar Antalya’ya doğru olan yolculuğumuza devam ettik.
Korkuteli’nden Söğütçük civarında bulunan Tahtalı Beline kadar olan 25 km yol kısmen inişli çıkışlı fakat Tahtalı Belinden sonra eğim oldukça artıyor.
Aşağı doğru inerken yol kenarında durarak arkamıza dağ manzarası alarak Urimbaba ile fiyakalı bir fotoğraf çekindik.
Dağların arasından yer yer derin vadilerden yılan gibi kıvrıla kıvrıla ilerleyen virajlı yollardan inişimiz devam ediyor.
Bu arada bu gibi inişlerde çoğunlukla önden giden Urimbaba bu sefer geride kalmıştı. Antalya tabelasına geldiğimde Urimbaba’yı beklemeye koyuluyorum.
Bir süre sonra Urimbaba’nın neden geride kaldığını anlıyorum Meğer Antalya’da yaşayan İlkay Celal Genç araba ile bizi karşılamaya gelmiş.
İlkay bisikletlerimizdeki yükü arabaya almayı teklif etse de bu teklifi geri çeviriyoruz. İlkay araba ile önden giderek duacı dolaylarından bilmediğimiz karanlık orman yollarında bize rehberlik ediyor. Bu takibin sonunda Varsak’da bulunan İlkay’ın evine varıyoruz.