Dün akşam çadırlarımızı çam ağaçları altına kurmuş olduğumuz için gece başlayan ve devam eden yağmurdan habersiz bir şekilde sabah saat 7:30 gibi yeni güne uyandık.
Köy kahvesinde bir taraftan yağmurun dinmesini beklerken bir taraftan da kahvaltı yaptık. Fakat bir süre sonra yağmurun dinme ihtimalinin düşük olduğunu öngörerek kahvaltı masasını, kriz masasına dönüştürüp durum değerlendirmesi yaparak bu şartlar altında en az kayıpla nasıl sıyrılabileceğımizi istişare ettik.
Neredeyse Salda gölünün kıyısına gelmişken buradan yağmur altında 50-60 km pedal basıp yarın yaklaşık olarak yine aynı mesafeyi geri gelmek bize pek mantıklı gelmedi. Nasıl olsa herkes eninde sonunda Salda gölüne gelecekti. Yağmurda çamurda Fazladan 100 km yol almanın bir manası yoktu. Kararımızı en kısa yoldan Salda gölü kıyısındaki kamp alanına gitmekten yana verdik.
Birkaç gün sonra Burdur’dan gelen arkadaşların yol çalışması olan yollarda yağmur altında bisiklet sürmelerinden dolayı perişan hallerini gördükten sonra verdiğimiz bu kararın ne kadar yerinde olduğunu gördük.
Her ne kadar güne erken başlamış olsak ta hem yağan yağmurun bir derece azalmasını bekledik hem de önümüzde gidilecek fazla mesafe olmamasından dolayı yola çıkış için pek acele etmedik.
Rüzgârın arkamızdan esmesi ve yolda bizi zorlayacak türden rampaların olmamasından dolayı 45 dakika sonra Orhanlı köyüne gelerek yolumuzu neredeyse yarıladık.
Etraftaki dağları saymazsak dümdüz verimli ekili araziler memleketim Trakya’yı anımsatıyor. Tabi birkaç eksik daha var, şu yol biraz genişletildiği ve yol kenarlarına gelişigüzel fabrikaları serpiştirildiği zaman bir Çorlu, Çerkezköy yada bir Lüleburgaz’dan kimse ayıramaz.
Buradan Tüsiad’a Müsiad’a yerli yabancı tüm sanayicilere sesleniyorum. Hiç olmuş mu bakın burada verimli ovalar var hem sorumsuzca sondaj yapıp kullanabileceğiniz yeraltı suları da vardır mutlaka buralarda. Hadi bir el atında hep beraber sanayileşip zenginleşelim.
Bir müddet sonra Yeşilova karşımızda belirdi.
Yeşilova girişinde karşılaştığımız gençlerin gösterileri ardından önce bir kahvehanede mola verdik.
Daha sonra yemek, alışveriş gibi ihtiyaçlarımızı karşılayarak şehir merkezinden 4-5 km uzaklıkta olan Salda gölü kıyısındaki kamp alanına doğru yola koyulduk.
Salda gölü kıyısındaki Yeşilova Belediyesi halk plajı tesisleri işletmecisi Ahmet ağabeyin yardımlarıyla çadırlarımızı kuracağımız zeminin hafriyat ve tesviye çalışmalarına giriştik.
Bu çalışmalar güneşin doğduğu yön, rüzgârın ve yağmurun yönü, arazinin meyili gibi teknik ayrıntılar titizlikle incelenip bilimsel yöntemlerle yürütülmüştür.
Bu çalışmalar güneşin doğduğu yön, rüzgârın ve yağmurun yönü, arazinin meyili gibi teknik ayrıntılar titizlikle incelenip bilimsel yöntemlerle yürütülmüştür.
Tesviye çalışmalarını ardından çadırlarımızın etrafına kazdığımız hendeklerin içine salmak üzere timsah yılan kertenkele vs. aramak için göl kıyısına indik. 🙂
Dalgaların, rüzgârın ve Urimbaba’nın flüt resitali eşliğinde bir iki bira yuvarladım. Fakat bir süre sonra başlayan yağmur sebebiyle bu keyfimiz yarıda kaldı mecburen bir kuytu köşeye kaçarak yağmurun dinmesini bekledik.
Kamp alanına nereden getirildiği, içindekilerin ne olduğu meçhul kırık lahit parçaları bularak kendi çapımızda bir arkeolojik keşifte bulunduk.
Burada dört beş gün konaklama yapacağımız için bir derece göçebe hayattan yerleşik hayata geçtiğimizden söz edebiliriz. Masa sandalye tedarik ederek tatilci havasına girdik.
Urimbaba olurda çay kahve olmaz mı?
Gelsin Çaylar, kahveler.
Urimbaba olurda çay kahve olmaz mı?
Gelsin Çaylar, kahveler.
[advanced_iframe src=”https://tr.wikiloc.com/wikiloc/spatialArtifacts.do?event=view&id=10072148&measures=on&title=on&near=off&images=on&maptype=H” width=”100%” height=”650″]