Bizi iki gün boyunca misafir eden Yasin ve ailesi ile birlikte hatıra fotoğrafı çekip yola çıkıyoruz.
Salihli Sanayi’de çay molası veriyoruz. sohbet muhabbet şehirden çıkış saatimiz oldukça sarkıyor.
Nihayet öğlene doğru Salihli’den çıkmayı başarıyoruz. Yasin, Manuel, İslam ve ben yolumuza devam ediyoruz.
Dört bir yanımız üzüm bağları ile dolu.
Yaklaşık bir saat sonra saat 14:00 gibi Turgutlu’ya geliyoruz.
Turgutlu’da Çırakoğlu lokantasında yemek molası veriyoruz. Fiyatlar oldukça uygun. tavsiye ederim.
(İsmail ERÇIRAK: 0531 246 76 21)
Esnaf ve ahali son derece ilgili ve meraklı. “– nereden gelip, nereye gidiyorsunuz?“ sorusuyla başlayan muhabbet ”– yorulmuyor musunuz?“ ile devam edip, bisikletlerimize, giydiğimiz taytlara oradan da Manuel’e sorulan ”– Türk kızları nasıl, güzel mi?“ sorusu ile ilerleyip cinsel hayatına kadar ilerliyor.
Turgutlu’da bolca bulunan tuğla fabrikalarından biri.
Manisa–İzmir karayolu üzerinde Türkiye’de gördüğüm en kötü Opet petrol istasyonu baltaalan panates petrol. bahçede çimleri sulamak için su var tuvalette su yok. çalışanlar ise ilgisiz.
_lisans no: bay/939-82/25808 _
tarih:30/03/2009
Öyle yada böyle İzmir’e geldik. bu anı ölümsüzleştirmemek olmaz.
Ülkemizde karayollarının motorlu taşıtlar düşünülerek inşa edilmesinden dolayı şehiriçine girdiğimiz andan itibaren son sürat giden araçların yanından kelle koltukta yol kenarında çizgi üstünde viyadükleri köprüleri aşarak ilerledik. Hiçbir zaman bisiklet sürmek için bisiklet yolu aramadım buna gebe kalmadım, küçük şehirlerde kasabalarda bunu bu kadar sıkıntı yapmıyorum ama büyükşehirlerde bu ciddi bir mesele . İnsan bu yolda giderken keşke trafik tıkalı olsa da araçlar yavaş ilerlese demekten kendini alamıyor.
Nihayet Alsancak’tayız. Her ne kadar telefonla bilgi aldığımız Metin Çelikçadır kurabileceğimiz uygun yer olarak inciraltı kent ormanını önermiş olsada Manuel’in güvenlik endişesi sebebiyle Karşıyaka Öğretmen evinde kalmaya karar verip vapur ile karşıya geçiyoruz.
Karşıyaka iskelesinde İzmirde bulunan Murat Saka ile buluşup öğretmen evinin yolunu tutuyoruz. Odamıza yerleştikten sonra alemlere akıp Milli içeceklerimizi yudumlayarak gecenin karanlığında insanlar arasında kayboluyoruz. 🙂
Bu arada Arkadaşımız Manuel’de İzmir’deki farklı iklimi hissediyor olmalı ki, bu şehrin Türkiye’de gezip gördüğü diğer şehirlerden çok farklı olduğunu dile getiriyor.