Sabah 08:00 kalkmış olsakta, acelemiz olmadığı için hazırlanıp yola çıkmamız 09:30u buldu.
Geceyi Kayıhan köyünde geçirmemizin en önemli sebebi olan yol, dün gece köylülün dediği kadar kötü değildi. Lakin gece nasıl olacağı bilinmez, ayrıca dün yolculuk boyunca yol kenarında daha önceden devrilmiş tuğla ve soda şişesi taşıyan kamyonların kalıntılarını görmemiz bu kararı vermemizde etkili oldu.
Her ne kadar Kayıhan‘dan Gazlıgöl‘e kadar yol, Yol çalışmaları sonucu bozuk olsada, Gazlıgöl-Afyonkarahisar arası yeni tamamlandığı için oldukça güzeldi.
Gazlıgöl, Çayırbağ ve Kumartaş geride bırakıp Afyonkarahisar‘a gelmeyi başardık. hatıra fotoğrafı çektirmemek olmazdı.
Şehir içinde Kapadokya‘dan İzmir‘e doğru yolculuk yapan İspanyol bisikletli Manuel ile karşılaştık. ona ayaküstü çat pat yolu tarif edip ihtiyaçlarımızı karşılamak üzere ayrıldık ama aklımız onda kalmıştı. çünkü tam manasıyla ne dediğinini anlayıp dinlememiştik. neyse ki daha sonra tekrar karşılaşarak bunu telafi etme fırsatını bulduk.
Afyonkarahisar, Mermercilik ve gıda sektöründe Türkiye içinde ve dışında isim yapmıştır. Gıda sektörüde gelişmiş durumdadır. Özellikle kaymaklı kadayıfı, Afyon lokumu ve baharatlar ve sarımsakla zenginleştirilen sığır ve koyun eti ile yapılmış el yapımı Afyon kangal sucuğu meşhurdur. Afyonkarahisar, Türkiye’nin Batı anadoluda Tüm yolların birleştiği Kavşak noktasıdır.
Kente hâkim bir konumda Afyonkarahisar Kalesi bulunur. şehir içinde açıkçası fazla vakit geçirmedik. Afyonkarahisar kalesinin bir kaç tane fotoğrafını çekmeyi denedik ama kalenin ihtişamını pek yansıtmadığı için internetten bulduğum bu kareyi sizlerle paylaşmayı daha uygun gördüm. ne yalan söyleyeyim kaleye çıkmayada üşendik.
“Bilindiği kadarıyla ilk olarak Hitit egemenliğinde olan Afyonkarahisar toprakları, sonra sırası ile Frigya ve Lidya egemenliğine geçti. Daha sonra Pers egemenliğine giren Afyonkarahisar‘ı Büyük İskender fethetti. Onun ölümünden sonra Bergama Krallıkları‘nın egemenliğine giren topraklar, daha sonra Roma İmparatorluğu topraklarına katıldı. Alparslan‘ın Malazgirt Savaşı‘ndan sonra Türklerin Anadolu’yu fethiyle Selçuklu, 1. Haçlı Seferi sırasındaki Hristiyan egemenliğininden sonra Alaaddin Keykubat tarafından yeniden Türk yönetimine alındı. 12. yüzyılda Germiyanoğullları‘nın egemenliğinde olan bölge, sonra Osmanlı İmparatorluğu yönetimine girdi.”
Afyonkarahisar‘da İhtiyaçlarımızı karşılayıp yemek yeyip dinlendikten sonra Afyonkarahisar‘ı geride bırakarak Uşak‘a doğru olan yolculuğumuza devam ettik. bir süre ilerledikten sonra arkamızda bir bisikletli olduğunu fark ettik. bu gelen İspanyol dostumuz Manuel‘den başkası değildi.
Balmahmut civarında küçük bir mola verdik. bu arada Manuel ile sohbet ederek bir birimizi daha iyi tanımaya çalıştık. Bu arada imkanlarımız dahilinde Türk misafirperverliğini gösterip izzet-i ikramda da kusur etmemeye gayret ettik.
Yol boyunca prodiksiyonlarımız hız kesmeden devam etti.
Yolculuğumuz şimdilik keyifli geçiyor. şimdilik… İş yerinin aksine Yüzler gülüyor. gerçi daha sonra sağ bacağımdaki ağrı dayanılmaz bir hale geldi. Nazar mı? değdi ne.
Manuel‘e Afyonkarahisar–Uşak il sınırı civarında verdiğimiz kısa molada harita üzerinde bilgi veriyorum.
Anadolunun kilidi Afyonkarahisar, Kurtuluş savaşında çok önemli savaşlara sahiplik yapmıştır. Bugün İslam, Manuel ve benim bayır aşağı yaldır yaldır indiğimiz bu topraklarda 1922 yılında Yunanlılar Büyük taarruzda uğradıkları bozgunlar sonucunda yaldır yaldır kaçıyorlardı. bugün bu topraklarda özgürce pedal basıp gezebiliyorsak bunu Şanlı tarihimizi yazan atalarımıza borçlu olduğumuzu belirtmeden edemeyeceğim.
Dumlupınar geçidi‘nden aşağı indikten sonra Banaz‘a doğru Banaz Çayı‘na paralel bir şekilde yer yer iniş çıkışlı genellikle hafif meğilli bir şekilde yolumuza devam ettik.
Bu arada sağ bacağımdaki ağrı kendini hafif hafif hissettirmeye başlamıştı. bunun nedenini son altı aydır iş güç sebebiyle kayda değer bir tur yapmadığım için kondisyonumun yerinde olmamasına bağlıyorum. gerçi Afyonkarahisar‘dan çıktığımızda ilk rampada Manuel‘in gazınada gelip zorladım birde o var.
Güneşin batmasına az bir süre kala Banaz‘a geldik. İslam ile ikimize kalsa buradan bir metre daha ileri gitmez uygun bir yere kamp kurar yatar uyurduk ama şu anda tüm kararları üç kişi ortak almak durumundaydık.
Manuel’in çadırı olmaması “hotel, hotel” demesi ve Banaz‘da hotel bulma ihtimalimizin düşük olması sebebiyle Uşak‘a doğru yolumuza devam etme kararı aldık. Bu da sakat bacakla 30 km daha yol yapacak olmam demekti. bu karar benim pek hoşuma getmemiş olsada bu karara riayet ettim. nitekim bir turda uyum en önemli şeydir.
Yaklaşık 2 saat süren gece yolculuğumuz esnasında neyseki islam ile benim geceyi gündüz eden farlarımız vardı.
Çektiğimiz tüm acılara değmiş Saat 20:00 gibi Uşak‘a gelmiş, güzel bir yemeği hak etmiştik. Yemek yedikten sonra geceyi Uşak öğretmenevinde geçirip güzel bir uyku çektik.