

Şiddetli rüzgâra rağmen iki saat sonra Tekirdağ’a gelmeyi başardım.
Neden olduğunu tam olarak hatırlamadığım bir sebepten ötürü şehir içine girmek yerine yoluma çevre yolundan devam ettim. Rüzgâra rağmen böyle bir hatayı neden yaptım hiç hatırlamıyorum. Kim bilir beklide muhakeme yeteneğimi kaybediyor olabilirdim.

Yenice sapağından Çorlu istikametine yöneldiğimde beni bir sürpriz bekliyordu. Sanki ayçiçeklerini Davul zurna ile halay çekerek benim gelişimi kutluyordu. Bu manzarayı gördüğüm an evime geldiği anladım.

Yolculuğum sonlarına doğru gözümün önünden ayrılmayan yola ulaştığımda bu düşüncem perçinledim.

Tüm olumsuzluklar bir araya gelince 3–4 saatlik yolu 6–7 saatte tamamlamak hiçte şaşırtıcı olmuyor. Nihayet akşamüzeri 17.00–18.00 gibi Çorlu’ya gelmeyi başardım.
Yorgun argın ve oldukça aç bir şekilde eve geldiğimde yemekte Barbunya olduğunu duyduğumda yolculuğum esnasında günaşırı barbunya konservesine bıkmış biri olarak “-Hayırrr!” diyerek bunun bir rüya olmasını diledim.
Bu bisiklet turu benim kişisel gelişimim için oldukça önemlidir. Neredeyse Ferdimen’i Ferdimen eden turdur.
İçyüzünü gördüğüm hak yemez, özü sözü birlerin arkasından demedikleri kalmamış kişilerle bugün koyun koyuna olan yılışık yakınlıklarını gördükçe bu menfaat yumağı kokuşmuş organizasyonlar içinde yer almamaya gayret ederek muhalifler ordusunun acımasız saldırısına karşı kendi başıma mücadeleyi sürdüren tecrit edilmiş kahraman olarak köşeme çekilmeyi hatta çoğu zaman yalnızlığı seçtim.