
Sabah erken kalkarak dün patlayan lastikleri tamir ettim. Misafir olduğum şantiyedeki arkadaşlarla beraber yaptığımız kahvaltının ardından 08.00 gibi Kuşadası’na doğru yola çıktım.

Söke çıkışındaki rampayı aşarak bayır aşağı süzülerek yaklaşık iki saat sonra Kuşadası’na vardım.

Kuşadası’na 1997 yılında ağabeyimle birlikte iş icabı gelmiştim. Aradan geçen 15 yılda oldukça değişmiş olmasına rağmen ana hatları ile şehir hakkında bilgi sahibi olduğumu söylemek mümkündü. Bir şeyler atıştırıp biraz dinlenmek için limana doğru devam ettim.

Bir müddet şehirde vakit geçirdikten sonra Kuşadası’ndan ayrılıp rotamı Efes antik kentine çevirdim.

İnip çıktığım birkaç rampanın ardından İzmir il sınırlarına girmiş bulundum.





Geniş bir alana yayılmış Efes antik kentini 2–3 saat vakit geçiripgezdikten sonra Selçuk’a doğru yoluma devam ettim.

Biraz vaktim olduğundan Selçuk müzesini de ziyaret etmeden geçmedim

Yol ve hava şartları da lehimeyken hiç vakit kaybetmeden saat 16.30 gibi Selçuk’tan ayrılarak İzmir’e doğru yola koyuldum.

Birazda rüzgârın yardımıyla neredeyse hiç durmadan uçarcasına Torbalı’ya geldim. Fakat buradan sonra yorgunluk kendini hissettirmeye başladım. “-Az kaldı, az kaldı.” diye kendimi motive etmeye çalışsam da daha neredeyse 50 kilometre mesafe vardı.

Uzun ve yorucu saatlerin ardından havanın kararmasına yakın İzmir tabelası ile karşılaştığımda mutluluğuma diyecek yok idi. Bu bisiklet ile İzmir’e ilk gelişim olup takip eden yıllarda (2013, 2014, 2015) genelensel olarak en az bir kere ziyaret ettim

