Tarih boyunca not tutulmamış, resim ve yazı yazılmamış olsaydı bekli de bugün sahip olduğumuz teknolojiye sahip olamayacaktık. Bugün modern insan mars gezegenine araç gönderebiliyorsabunda bilgi birikim ve deneyimlerini bir sonraki nesle aktarmak için mağaraya resim yapan ilkel atalarımızın da katkısı vardır. İşte bu bilinçle yazılmamış olanı yazarak insanlığın gelişimi için kendi katkımı sağlamak istiyorum.
Elbette yazdıklarımın atomu parçalamanıza yaramayacağının bilincindeyim. Ama olurda sadece bir kişinin bile içindeki merak ve keşfetme duygusunu körükleyerek o atomu parçacığı kadar bir kıvılcım yanmasına sebep olursam bu benim için yeterli olacaktır.
“Kim bilir belki bir kişi değişirse dünyada değişebilir.”
Şimdilerde en ala bisiklet aşığı edalarıyla fiyakalı bisiklet ve kılık-kıyafetleriyle değme bisikletçiyi kıskandıracak şekilde caka satanların henüz sele ile gidon arasındaki farkı bilmediği zamanlardan bir yol hikâyesi anlatacağım.
Bu tur benim ilk uzun tur tecrübem olmasının yanında ve Finike’den sonra tek başıma devam ederek turu tamamlamam sebebiyle daha sonraki yıllarda tek başıma tur yapma cesaretine kavuşmamı sağlamış bir yolculuktur.
2012 yılının takvim yapraklarını koparttığımız vakitlerdi. Çorlu’da Bisiklete kullanan kişi sayısı şimdiki zamana nazaran oldukça azdı. O zamanlar daha bisiklet gruplarının, bisiklet güruhlarına dönüşmemişti. Henüz bisiklet adına güzel olan ne varsa büyük çoğunlular tarafından kendi bayağı amaçları için birer araç olarak kullanarak, bunları kendi maskeleri haline getirilmişti.
İlk yola çıktığımızda bunun farkına varamadım ama zamanla fark ettim ki; Bu turu yaparak herkesin yüreklenip yollara düşmelerine kendimizce vesile olduk. Bugün etrafta bu kadar bisikletli varsa bunda bizimde ufakta olsa bir katkımız olduğu kanaatindeyim. Elbette bizden sonra çok daha büyük turlar yapanlar olmuştur ya da olacaktır. Fakat “ilk önce olan şey her zaman daha iyisi ve daha sonra gelenden daha orijinal görünecektir.”
Biz kendimizi tekrar etmeyi değil, her zaman bir adım öne gitmeyi kendimize prensip edinmiş kişiler olarak Seymen, Marmara Ereğlisi gibi klasikleşmiş rotalardan oldukça sıkılmıştık bir müddet sonra Trakya bile bize dar gelmeye başlamıştı. Kaçınılmaz olarak gözümüzü Anadolu yollarına dikmiştik.
Gün bugündür diyerek daha önce Çorlu’da kimsenin yapmayı hayal dahi edemediği bir bisiklet turunu gerçekleştirmek üzere son hazırlıkları yaparak sabırsızlık içinde o sabahın olmasını bekledik.
NOT: Daha önce GGYİSS’nin geçmişten günümüze hikâyesi yazdığımda bu turu beraber yaptığımız arkadaşın kendisini ben hiçbir zaman yok saymıyor olsam dahi kendisi geçmişte yaşananlar hiç olmamışçasına hiçbir şekilde yazılarda adı ve resminin kullanılmaması yönünde bana yaptığı bildirim sebebiyle bu yazıda da ismini ve resmini kullanmıyorum. Bu sebepten yazıda kendisinden “Yol arkadaşım”, “X Bey” yada “Bay X” olarak bahsedeceğim.
2012/05/12 (1.Gün)
19 Mayıs tarihinde Ankara’da olacak şekilde planladığımız bisiklet turuna başlamadan önce akşamdan hareket saatini 08.00 olarak belirlemiş olmamıza rağmen sallana, sallana sabah çaylarını içerek Önerler köyünü gidiyormuş gibi bir saat rötarlı olarak saat 09.00 gibi Çorlu’dan ilk pedalı basarak yola çıktık.
Çorlu ve Silivri civarında bisiklet ile iyi kötü alakası olan herkes bilir ki Çorlu-Silivri arasındaki yolda özellikle Kınalıdan sonraki kısmı berbattır. (turu yaptığım 2012 yılında da böyle idi, yazıyı yazdığım 2016 yılında da. O zamandan bu zamana değişen bir şey yok.)
Adı geçen yolda emniyet şeridi namına hiçbir şey olmaması sebebiyle yaşadığımız adrenalin dolu dakikaları saymazsak yolculuğumuz Silivri-Selimpaşa’ya kadar oldukça sıkıcı geçti. Buradan sonra ne kadar yol düzgünleşmiş olsa da İstanbul’a girişimizle birlikte artan araç trafiği sebebiyle halimiz daha bir berbatlaştı.
Başımıza bir kaza bela gelmeden akşamüzeri 17.00 gibi sağ salim Bakırköy’e geldik. Eşyalarımızı arkadaşım Barış’ın evine bırakarak. Bisikletlerimizi de yakındaki alışveriş merkezinin bahçesine bağlayarak Bakırköy sahilinde biraz gezindik.
Akşam saatlerinde Galatasaray’ın şampiyonluk kutlamaları vardı. Fakat biz bu durumu bizim gelişimizi kutluyorlar her halde diyerek kendimize pay biçerek şakalaştık.
Gece 12–01 civarı yatıp uyduk. Bisikletlerimiz dışarıda olduğu için bir ara huzursuzluk içinde uyandığımda birilerinin bisikletlerimizin yanında bir şeyler yaptıklarına şahit oldum. Gecenin bir körü bisikletleri apartman boşluğuna almaktan başka şansımız kalmadı.